Bu sayfayı yazdır

Ebü'l-Ferec Harrânî

Ebü'l-Ferec Harrânî rahmetullahi aleyh, hadîs ve fıkıh âlimidir. 564 (m. 1169) yılında Urfa yakınlarında Harran'da doğdu. 634 (m. 1236) yılında aynı yerde vefât etti. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzıları:

"Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için, ilim öğrenmek maksadıyla yola çıkan bir kimseye, Allahü teâlâ Cennete giden bir kapıyı açar. Melekler, onun için kanatlarını yayarlar. Ona gökteki melekler ve denizdeki balıklar duâ ederler. Âlimin, âbide üstünlüğü, gökteki dolunayın en küçük yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler miras olarak altın ve gümüş para bırakmazlar. Fakat ilim bırakırlar. Böyle olunca, ilmi olan, bu mirastan hissesini almış olur. Bir âlimin ölümü, telâfi edilmeyen bir felâket, kapatılamayan bir gediktir. O, batan bir yıldız gibidir. Bir kabilenin ölümü, bir âlimin ölümünden daha ehvendir."
"Kul, abdest alırken ağzına su verdiği zaman, ağzından günahları çıkar. Burnuna su verdiğinde, günâhları burnundan çıkar. Yüzünü yıkadığı zaman, göz kapaklarının altına kadar, yüzündeki bütün günahları çıkar. Ellerini yıkadığı zaman el tırnaklarının altına varıncaya kadar ellerindeki bütün günahlar çıkar. Başını mesh ettiği zaman kulakları da dâhil, başından bütün günahları çıkar. Ayaklarını yıkadığı zaman, ayak tırnaklarının altı dahil, ayaklarındaki bütün günahları çıkar, sonra onun câmiye gidiş ve orada kılmış olduğu namazın sevâbı ayrıca kendisine verilir."
"Şunları yapıncaya kadar hiçbirinizin namazı tam olmaz: Allahü teâlânın emrettiği şekilde eksiksiz abdest alır, yüzünü ve kollarını dirsekleriyle birlikte yıkar, başını mesh eder ve topuklarıyla birlikte ayaklarını yıkar, sonra sırasıyla 'Allahü ekber' der. Allahü teâlâya hamd ve tazimde bulunur (Sübhâneke duâsını ve Fâtiha'yı) ve Allahü teâlânın müsâade ettiği ve kolayına gelen Kur'ân-ı kerîmin bir yerinden okur. Tekbîr alır ve rükû'a gider, ellerini diz kapaklarına koyar. Öyle ki, kendisini salarak hareketsiz olur. 'Semi'allahü limen hamideh' diyerek iyice doğrulduktan sonra, tekbîr alarak secdeye varır. Alnını yere koyar. Secdede kendisini tamamen bırakır ve sakin olur. Tekrar tekbîr alır ve secdeden başını kaldırır, rahatça oturarak belini doğrultur. Böyle yapmadıkça hiçbirinizin namazı tam olmaz."

Toplam Görüntülenme: 939

Yayın tarihi: Cuma, 09 Kasım 2012