Bu sayfayı yazdır

Ahmed Çârpûrtî

Fahreddîn Ahmed Çârpûrtî hazretleri, büyük fıkıh âlimidir. 746 (m. 1345) senesinde İran’da Tebrîz’de vefât etmiştir. Bir sohbetinde buyurdu ki: 

Âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler îmanın kalbde olduğunu, yâni îmanın kalb ile tasdik demek olduğunu göstermektedir. (Îman edenler ve sâlih, iyi amel işleyenler) meâlindeki âyet-i kerime ve (Mümin olarak sâlih amel işleyenler) meâlindeki âyet-i kerime, îman ile amelin başka başka olduklarını göstermektedir. Eğer amel, îmanın parçası olsa idi, âyet-i kerimede ayrıca bildirilmezdi. Bir şey başka şeye atfedilince, ikisinin başka başka oldukları anlaşılır. 

(Hucurât) sûresi dokuzuncu âyetinde meâlen buyuruldu ki: (Müminlerden iki fırka birbiri ile döğüşürlerse, aralarını bulunuz!) Allahü teâlâ, bu âyet-i kerimede, birbiri ile harp etmek gibi, günah işleyenlere mümin demektedir. Bundan sonraki (Müminler, elbette kardeştir. Kardeşlerinizin arasını bulunuz) meâlindeki âyet-i kerime, bunların mümin olduklarını bildirmektedir. (Nisâ) sûresi kırkyedinci ve yüzonbeşinci âyet-i kerimelerinde meâlen, (Allahü teâlâ, şirki elbette affetmez. Dilediği kimselerin, şirkten yâni îmansızlıktan başka günahlarını affeder) buyuruluyor. Bir hadis-i şerifte, (Cebrâîl aleyhisselâm bana geldi. Şöyle müjdeledi ki: Allahü teâlâya hiçbir şeyi şirk etmeden, yâni kâfir olmadan ölen bir kimse, zinâ etmiş ise de, hırsızlık etmiş ise de, sonunda gideceği yer Cennettir) buyuruldu. Yukarıdaki âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, îman ile amelin başka başka olduklarını göstermektedir. İmrân sûresindeki doksanyedinci âyetten anlaşılan mânayı, Hazret-i Ömer’in (radıyallahü anh) şu sözü de kuvvetlendirmektedir: (İsterim ki, dışarıya memurlar, müfettişler göndereyim. Malı olup da, hac etmeyenleri bulup, cizye verdireyim. Çünkü onlar, Müslüman değildirler) diyorlar. Hâlbuki, âyet-i kerimedeki ve Hazret-i Ömer’in (radıyallahü anh) sözündeki küfür kelimesi, haccı inkâr etmek demektir. Son âyette, îman ile fısk birbirine karşı tutulmuş ise de, îmanın fısk ile zıt olduğu anlaşılmaz. Çünkü, güzellik ve çirkinlik bakımından birbirinden ayrılan nice şeyler vardır ki, bir yerde toplanabilirler. Yine bu sûrenin, (Îman ettikten sonra, fısk, ne fena isimdir) meâlindeki âyet-i kerimesi, îman ile fıskın yerlerini çok açık bildirmiştir. Fıskın müminlere yakışmaz bir sıfat olduğunu anlatmıştır. Fâsıkın îmanlı olduğunu anlatmıştır. Fâsıkın îmanı olduğu buradan da anlaşılmaktadır... 

Toplam Görüntülenme: 840

Yayın tarihi: Çarşamba, 16 Ocak 2013