Bu sayfayı yazdır

Feyz-i ilâhîye kavuşanlar

Ebû Abdullah Tilmsânî hazretleri Cezayir’de yaşamış olan Mâlikî âlimi ve tasavvuf büyüklerindendir.. 683 [m. 1284] de vefât etti. (Misbâh-uz-zulâm) kitabı çok kıymetlidir. Bu kitapta buyuruluyor ki:

Bir mezar ziyaret edilince, kabirdekinin rûhu, gelenin rûhuna, ayna gibi akseder. Gelenin rûhu, daha üstün ise, kalbi sıkılır, rahatsız olur, zarar eder. Bunun için, İslamiyetin başlangıcında, kabir ziyareti yasak edilmişti. Sonradan, Müslümanlar da ölünce, bunları ziyârete müsaade olundu. (Kabrimi ziyâret eden, beni diri iken ziyaret etmiş gibi olur) hadîsi, Hücre-i saadeti ziyaret ederek faydalanmayı emir buyurmaktadır. Onu diri iken ziyaret eden, çok faydalanarak ayrılırdı. Mübârek kabrini ziyaret edenlerin de, böyle ayrılacaklarını, bu hadîs-i şerîf bildiriyor.
İslâm âlimlerinin büyüklerinden Abdülkâdir-i Geylânî, Muhyiddîn-i Arabî, Takıyyüddîn-i Alî Sübkî, “rahimehümullah”, evliyânın kabirlerini ziyâret edip, onlara tevessül ederek, Allahü teâlâdan af ve merhamet istemenin câiz olduğunu vesîkalarla ispat etmişlerdir. Evliyânın “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmaîn” mezarlarını ziyâret eden, kabirdeki zâtın büyüklüğünü ne kadar anlamış ise ve o velîye ne düşünce ile teveccüh etmiş, yani kalbini ona bağlamış ise, ondan o kadar feyiz alabilir. Kabir ziyâretinin faydası çok olmakla berâber, evliyânın rûhlarına teveccüh edebilen kimse için, uzaklık zarar vermez. Bahâeddîn-i Buhârî, Hak teâlâya teveccüh edebilenlerin doğruca O’na teveccüh etmelerini emir buyururdu. Evliyânın kabirlerini ziyâret, Hak teâlâya teveccüh için olmalıdır. O velînin rûhunu, Hakka tam teveccüh edebilmek için vesîle yapmalıdır. İnsanlara tevâzû ederken, Hakka teveccüh etmek lâzımdır. Çünkü insanlara tevâzu, Allah için olursa, makbul olur. Doğrudan doğruya Allahü teâlâya teveccüh ederek, her an nâzil olan feyz-i ilâhîden nasip alabilmek için, kalbin gafletten uyanık, dünyâ düşüncelerinden ârî olması lâzımdır. Böyle olmayan ve kâfirlik, bid’at ve günah zulmetleri ile kararmış olan kalpler, Allahü teâlâya teveccüh edemez. Feyz-i ilâhîye kavuşamaz. Bunların, (Lâyese’unî...) hadîs-i şerîfine uyarak, Allahü teâlânın feyizlerine kavuşmuş olan kâmil ve mükemmil, yani Resûlullahın vârisi olan hakîkî rehber bularak, yanında edeple oturmaları, onun kalbine gelen ilâhî feyizlerden almaya çalışmaları lâzımdır.

Toplam Görüntülenme: 1110

Yayın tarihi: Cuma, 02 Haziran 2017