Bu sayfayı yazdır

Saadete kavuşmak isteyen kimse

Mehmed Kâmil Efendi Osmanlı âlim ve velilerindendir. 1824 (H.1240) senesi Edremit yakınında Ayvacık kasabasında doğdu. 1911 (H.1330) senesi İstanbul'da vefât etti. Kâmil Efendi tahsil çağına gelince, İstanbul'a gelerek çeşitli medreselerde tahsilini tamamlayıp icâzet aldı. 

Bu sırada Kuşadalı İbrâhim Efendinin talebelerinden ve Şâbâniyye yolu büyüklerinden Bosnalı Tevfik Efendinin sohbetlerini dinledi ve tasavvuf yolunun bilgilerini öğrendi. Sultan Abdülhamîd Han, Kâmil Efendiyi sever, hürmet eder ve saygı gösterirdi. Sohbetlerinde buyurdu ki:
Allahü teâlâ, insanları başıboş bırakmadı. Her istediklerini yapmaya izin vermedi. Nefislerinin arzularına ve tabi, hayvânî zevklerine, taşkın ve şaşkın olarak tâbi olmalarını, böylece felaketlere sürüklenmelerini dilemedi. Rahat ve huzur içinde yaşamaları ve sonsuz saadete kavuşmaları için arzularını ve zevklerini kullanma yollarını gösterdi ve dünya ve âhıret saadetine sebep olan faydalı şeyleri yapmalarını emretti. Zararlı şeyleri yapmalarını yasak etti. Bu emirlere ve yasaklara (Şeriat) denildi. Saadete kavuşmak isteyen, şeriate uymaya mecburdur. Nefsinin ve tabîatının, şeriate uymayan arzularını terk etmesi lâzımdır. Şeriate uymazsa, sahibinin, yaratanının gazabına, azâbına düçâr olur. Şeriate uyan kul, mesut, rahat olur. Sahibi onu sever.
Dünya ziraat yeridir. Tarlayı ekmeyip, tohumları yiyerek zevk ve safâ süren, mahsûl almaktan mahrum kalacağı gibi, dünya hayatını, geçici zevkleri, nefsin arzularını taşkın ve şaşkın olarak yapmakla geçiren de, ebedî nîmetlerden, sonsuz zevklerden mahrum olur. Bu hâl, aklı başında olanın kabul edeceği bir şey değildir. Sonsuz lezzetleri kaçırmaya sebep olan, geçici lezzetleri zararlı şekilde yapmayı tercih etmez. [Allahü teâlâ, dünya zevklerinden, geçici lezzetlerinden, nefse tatlı gelen şeylerden hiçbirini, menetmedi, yasak etmedi. Bunları, şeriate uygun, zararsız olarak kullanmaya izin verdi.]
Şeriate uymak için, evvelâ (Ehl-i sünnet) âlimlerinin, Eshâb-ı kirâmdan öğrenip ve Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anlayıp bildirdikleri (Akâid)e uygun îman etmek, sonra haram, yasak edilmiş olanları öğrenip bunlardan sakınmak ve yapması emrolunan farzları öğrenip yapmak lâzımdır. Bunları yapmaya (İbâdet) etmek denir. Haramlardan sakınmaya (Takvâ) denir...

Toplam Görüntülenme: 1032

Yayın tarihi: Cumartesi, 12 Ağustos 2017