Bu sayfayı yazdır

Allahü teâlânın takdîri yerini bulacaktır

Arabzâde Atâullah Efendi Seksenaltıncı Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1132 (m. 1719)’de İstanbul’da doğdu. 1199 (m. 1785)’de İstanbul’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Kaza ve kadere inanmak ve bütün hayırları ve şerleri cenâb-ı Hakk'tan bilmek, Müslümanlar için nasıl bir vazîfe ise, hayırlı işleri yapmak ve şer olan, fena olan işlerden kaçınmak için çalışmak da, vazîfedir. Allahü teâlânın, bir şeyin nasıl olacağını, olmadan evvel bilmesi ve o bilgisine göre takdîr ve irâde buyurması, insanlara cebretmek olmaz. Çünkü kulların irâde ve ihtiyârlarını nasıl kullanacağını da ezelde biliyordu. Bu bilmesi ve takdîr etmesi, kulların arzularına, irâdelerine zıt değildir. Cenâb-ı Hakk'ın ezelde bilmesi, işlerin olmasına veya olmamasına bir tesir yapmıyor. (İlim, malûma tâbidir) sözü de, ilmin işlere tesir etmeyeceğini anlatmak için söylenmiştir.
Bir insan, iyi veya kötü bir iş yapar. Allahü teâlâ, ezelde yani çok önceden, o işin yapılacağını bilmiş ve bildiğine göre takdîr eylemiştir. Allahü teâlânın takdîri yerini bulacaktır ve bu takdîre sebep olan ilmi de yanlış çıkmayacaktır.
Görülüyor ki, insan bu işi yapmakta mecbûr olmuş değildir. Allahü teâlâ, bu kimsenin o işi kendi irâdesi ile, arzusu ile yapacağını ezelde bilmiştir. Kulun ihtiyârı, yâni irâdesi, ezeldeki kaza ve kaderin sebebi olmaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, Allahü teâlâ, o işin yapılacağını ezelde bildiği ve öylece takdîr ettiği için, insan o işi yapmağı irâde edecek değildir. İnsanın irâdesini, o işi yapmaya kullandığı için, yâni o işi yapmak isteyeceğini Allahü teâlâ ezelde bildiği için takdîr eylemiştir. İnsanın bir işi yapmasına ilk sebep, onun kendi irâde ve ihtiyârıdır. Kulun kendi arzusu ile yaptığı bir işi, Allahü teâlâ ezelde takdîr etmiş ise de, o insanın irâdesi ve ihtiyârı da, ezelî ve belki takdîrden önce ilm-i ilâhîdedir. Böyle olduğu için, ezeldeki takdîr, kulun irâde ve ihtiyârına yardım etmiş olur.
Kul kendi kendine bir şey yapamayacağı, her şeyi Allahü teâlânın yaratması lâzım geleceği için, kulun bir işe olan irâdesini Cenâb-ı Hakk, kendi takdîri ile yaptırmaktadır. Cenâb-ı Hakk'ın yaratması, insan irâde ve ihtiyârını kullandıktan sonra oluyor. İşin irâde-i cüz'iyye ve kesb denilen bu kısmı insana ait olup, bunu Allahü teâlâ halk ve icat etmez. Çünkü bu, bir varlık değildir. Halk ve icat, hariçte var olan şeylerde olur.

Toplam Görüntülenme: 877

Yayın tarihi: Cuma, 06 Nisan 2018