Bu sayfayı yazdır

Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez

Şemseddîn Muhammed ibn-i Cezerî hazretleri Kırâat âlimlerinin büyüklerindendir. 751 (m. 1350)’de Şam’da doğdu. 833 (m. 1429)’da İran’da Şîrâz’da vefât etti. Yazdığı Hısn-ül-hasîn kitabından bazı bölümler:

Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Duâ ibâdettir” diye buyurduktan sonra, şöyle devam etti: “Rabbiniz buyurdu ki: Bana duâ edin, size karşılığını vereyim. Bana ibâdet etmekten büyüklenip, yüz çevirenler, muhakkak ki küçülmüş kimseler olarak Cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min-60)
Hiçbir sakınma takdîri değiştirmez. Fakat duâ, inmiş ve inmemiş olan şeylere fayda verir. Belâ iner, onu duâ karşılar, ikisi, kıyâmet gününe kadar mücâdele ederler. (Kazâ-i mu’allâk, Levh-i mahfûzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp, duâsı kabul olursa, o kaza değişir.
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan duâ, o belâ gelirken korur.” 
Duânın belâyı def etmesi de, kaza ve kaderdir. Kalkan, oka siper olduğu gibi, su, yerden otun yetişmesine sebep olduğu gibi, duâ da, Allahü teâlânın merhametinin gelmesine sebeptir.
Bir hadîs-i şerîfte; “Kazâ-i muallakı hiçbir şey değiştiremez. Yalnız duâ değiştirir ve ömrü yalnız; ihsân, iyilik arttırır” buyuruldu.
Allahü teâlânın takdîrinin, yani kaderin Levh-i mahfûzda yazılması kazadır. Bir kimseye takdîr edilen belâ kazâ-i mu’allâk ise, yani o kimsenin duâ etmesi de takdîr edilmiş ise, duâ eder; kabul olunca, belâyı önler. Ecel-i kazayı da, iyilik etmek geciktirir. Fakat Ecel-i müsemmâ değişmez. Ecel-i kaza; bir kimse, eğer iyi iş yapar, yahut sadaka verir, hac ederse ömrü altmış sene, bunları yapmazsa kırk sene diye takdîr edilmesi gibidir. Vakit tamam olunca, eceli bir ân gecikmez.
Birinin üç gün ömrü kalmış iken, akrabasını, Allah rızâsı için ziyâret etmesi ile, ömrü otuz seneye uzar. Otuz sene ömrü olan kimse de akrabasını terk ettiği için, ömrü üç güne iner.)
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: “Allahü teâlâ katında duâdan daha kıymetli bir şey yoktur.” Yani sözle yapılan ibâdet çeşitlerinden, duâdan daha üstün birşey yoktur. Çünkü duâ eden, duâ ederken Allahü teâlâya hamd ve senada bulunmakta, O’na yalvarmaktadır. “Allahü teâlâ kendisinden istemiyene gazâb eder.” Ya’nî kendisini Allahü teâlâya muhtaç görmeyerek, gerek söz ve gerekse lisân-ı hâl ile istemeyene Allahü teâlâ gazap eder.

Toplam Görüntülenme: 730

Yayın tarihi: Çarşamba, 02 Mayıs 2018