Bu sayfayı yazdır

Hakîki âlim, sadece Allahın rızâsını ister

Muhammed Temîmî hazretleri fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. 428 (m. 1036)’da Fas’ta doğdu. 505 (m. 1111)’de vefât etti. İlim sahibi zatların üstünlüklerini anlatırken buyurdu ki:

İlim sahibi, Kur’ân-ı kerîmi çok okur. Farza, vacibe, helâle ve harama çok dikkat eder ki, yaptığı ibâdetleri ahirette boşa gitmesin ve dünyâda da insanlar kendisini örnek alıp, iyi insan olsunlar.
Hakîki din âlimi, teşhisini iyi yapan ve ilâcını miktarınca hastasına veren, onu sıhhatine kavuşturmaya çalışan tabip gibidir. O, Allahü teâlânın rızâsını ister. O’nun emrini yapar. Din âlimi dâima Allahü teâlâya şükreder ve her zaman O’nu hatırlar. Allahtan başka kimseden korkmaz. O, Kur’ân-ı kerîm ve Sünnet-i seniyye ile âhlaklanmıştır. Dünyânın gösterişine, parasına, puluna itibar etmez. Yeryüzünde vakar ile ibret alarak yürür. Kalbi Allahü teâlâ ile meşguldür. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen şöyle buyurdu:
“... Çünkü Kur’ândan önce kendilerine Tevratla, ahir zaman Peygamberinin vasfına dâir ilim verilenlere karşı, Kur’ân okunduğu zaman yüzleri üstü secdeye kapanıyorlar (Allaha şükrediyorlar). Ve şöyle diyorlar: (Rabbimizi tenzih ederiz (vaadini yerine getirir). Gerçekten Rabbimizin vaadi yerine getirilmiş bulunuyor.) Hem ağlayarak yüzleri üstü secdeye kapanıyorlar, hem de bu Kur’ân-ı işitmek, onların huşûlarını (ilimlerini, yakînlerini, kalblerinin yumuşamasını) arttırıyor” (İsrâ: 107, 108, 109). Allahü teâlâ, burada âlimleri vasfetti ve onların yalnız kendisinden korkan, gözyaşı döken, itaat eden kişiler olduklarını beyân etti. Abdullah İbni Mes’ûd (radıyallahü anh) buyurdu:
“İki hırs sahibi vardır ki, bunlar doymaz. Biri ilim sahibi, diğeri dünyânın malına, mülküne, parasına bağlanmış kişi. Bunlardan ilim sahibi, Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için gece-gündüz çalışır. Kendisi ve bütün insanların saadeti, huzûru için, her saniyesini kıymetlendirir. Allahü teâlânın şu âyeti meâlen “Allahtan, kulları içinde ancak (kudret ve azametini bilen) âlimler korkar” (Fâtır-28). Onları bildirir. Dünyalık toplayanın ise; mal, mülk ve para için yapmadığı taşkınlık ve azgınlık kalmaz. Gece-gündüz bu yolda yürür.
Allahü teâlâ, dünyâ peşinde koşanlar için, Kur’ân-ı kerîminde meâlen şöyle buyurdu: “Doğrusu (kâfir) insan azgınlık eder. Kendini (sâhip olduğu mal ile Allahtan) müstağni görmekle...” buyurdu (Alâk: 6-7)

Toplam Görüntülenme: 605

Yayın tarihi: Perşembe, 05 Aralık 2019