Bu sayfayı yazdır

Allahü teâlâ vaadini yerine getirdi

Abdurrahmân İbnü'l-Fahhâm hazretleri kıraat âlimidir. 422 (m. 1031)’de Si­cilya'da doğdu. Tahsil için Mısır'a gitti ve burada meşhur hocalardan kıraat dersleri aldı. Daha sonra İskenderiye'ye yerleşen İbnü'I-Fahhâm pek çok talebe yetiştidi. 516'da (m. 1123) İskenderiye'de vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Kur’ân-ı kerîmin mucize olması üç bakımdandır: 
Birincisi, gaybdan haber vermektedir. Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlâ, onun dînini bütün dinlere gâlib kılacağını vaat buyurdu. Âyet-i kerîmede meâlen “O Allahü teâlâ ki, gerçi müşrikler hoş görmeseler de, İslâmiyeti, bütün dinlere gâlib kılmak için, Resûlünü sırf hidayet olan Kur’ân-ı kerîm ve hak din ile gönderdi.” (Tevbe-33) Allahü teâlâ bu vaadini yerine getirdi.
Kur’ân-ı kerîmin mucize oluşunun ikinci yönü: 
Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmî idi. Okuyup-yazma durumu yoktu. Geçmiş ümmetlerin, kitâplarından bir şey bilmediği gibi, onlara âit haberleri, onların hayatları ile alakalı olarak da okuyarak veya başkalarının yanına gidip gelerek bir şey öğrenmemişti. Bununla birlikte öyle bir kitap getirdi ki, birçok önemli mes’elelerden, Âdem’in (aleyhisselâm) yaratılışından, Peygamber olarak gönderilişine kadar olan zamandan, Cennetten çıkışından, tövbe etmesinden, onun ve oğullarının durumlarından, Nûh’tan (aleyhisselâm), onunla kavmi arasında cereyan eden hâdiselerden ve Kur’ân-ı kerîmde ismi geçen Peygamberlerden (aleyhimüsselâm), Firavun’un ve daha başkalarının durumlarından ve akıbetlerinden bahsetti...
Resûlullah efendimiz, birisinden öğrenerek, kitaplardan okuyarak veya bunları bilen birisinin yanında kalarak öğrenmemiştir. Bunları, sâdece vahiy yoluyla, Allahü teâlânın bildirmesiyle biliyordu.
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen “Sen bundan önce (Kur’ân-ı kerîmin inmesinden önce, inen kitaplardan) hiçbir kitap okur değildin ve elinle de onu yazmazdın. (Eğer okuryazar olmuş olsaydın) O vakit müşrikler; (Kur’ân-ı kerîmi başkasından okuyup yazdın ve öğrendin diye) elbette şüphelenirlerdi.” (Ankebût-48) “Böylece âyetlerimizi açıklıyoruz ki, suçluların yolu belli olsun” (Enâm-55) buyurdu.
Kur’ân-ı kerîmin mucize oluşunun üçüncü yönü:
Kur’ân-ı kerîmin benzerini yapmanın, belagatına ve fesahatine erişmenin, beşerin gücünün üstünde olduğudur. Kur’ân-ı kerîmin nazmı Allahü teâlâ tarafındandır. Arabî kelimeler, Allahü teâlâ tarafından dizilmiş olarak, âyetler hâlinde geldi.

Toplam Görüntülenme: 417

Yayın tarihi: Salı, 23 Mart 2021