Ameli doğru olmayanın bedeni temiz olmaz

Ebû Abdullah Seczî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Dokuzuncu asırda (hicrî üçüncü asırda) yaşamıştır. Horasan'ın Sicistan veya Secz şehrindendir. Evliyânın büyüklerinden Ebû Hafs Haddâd ve Abdullah bin Menâzil ile görüşüp, sohbet etti.

Dünyâya ve dünyâ malına aslâ düşkünlük göstermezdi. Tasavvufta yüksek hâllere gark olmuştu. Bir gün sevenlerinden biri; "Bir dinar param var onu sana vermek istiyorum. Ne dersiniz?" deyince; "Eğer onu bana verecek olursan senin için iyi olur. Vermezsen benim için hayır olur. Sen bilirsin" diye cevap verdi. "Neden sofîler gibi hırka giymiyorsun?" diye sorulunca; "Hırka giymek fütüvvet sâhibi yiğit kimselere yakışır. Fütüvvet ehlinden olmayan kimselerin böyle şeyler giymesi nifak alâmetidir. Fütüvvet yükünün altına girmeden, fütüvvet ehli gibi gözükmek yakışmaz" dedi. "Peki o hâlde fütüvvet nedir?" diye sorulunca; "Fütüvvet, kendini kusurlu, insanları mâzur görmektir. Kendini noksan, başkalarını tam görmektir. İnsanların iyisi olsun kötüsü olsun hepsine merhamet ve şefkat nazarıyla bakmaktır. Fütüvvetin en yüksek derecesi ise hiçbir zaman halk seni Hak'tan alıkoymaması, perde olmamasıdır" buyurdu.

Talebelerine ve dostlarına en faydalı işin sâlih kimselerle, iyi insanlarla görüşüp sohbet etmek, arkadaşlık kurmak olduğunu söylerdi. Ahlâk ve davranış bakımından sâlih, iyi kimselere uymak lâzım olduğunu önemle tavsiye ederdi. Ayrıca velîlerin kabirlerini ziyâreti, arkadaş ve dostlara hizmeti tavsiye ederdi. Kendi günahlarının tamâmen bağışlandığına kanâat getirmeyen kimsenin herhangi bir günahı sebebiyle başkasını kınamasını doğru bulmazdı. Kişinin ise kendi günahlarının tamâmen bağışlandığını bilemeyeceğine göre, başkalarını kınama husûsunda hiç konuşmaması gerektiğini belirtirdi.
Buyurdu ki: "Evliyânın alâmeti üçtür: Birincisi, derecesi yükseldikçe, tevâzusu, alçak gönüllülüğü artar. İkincisi, elinde imkân bulunduğu hâlde dünyâya değer vermez, düşkün olmaz. Üçüncüsü, intikam almaya gücü yettiği hâlde merhametli ve insaflı davranarak intikam almaz."

"İlmini, din bilgisini doğru ve sağlam öğrenmeyenin işi, ameli doğru ve sağlam olmaz. Ameli doğru olmayanın bedeni saf ve temiz olmaz ve kalbi temizlenmez. Kalbi temiz olmayanın da niyeti temiz, doğru olmaz." "Âzâlarıyla ve kalbiyle günâh işleyip de, sâdece dili ile tövbe eden, âzâsını ve kalbini günahlardan uzak tutmayan kimse ne kötü kuldur."

Toplam Görüntülenme: 141

Yayın tarihi: Pazartesi, 20 Şubat 2023

Bunları okudunuz mu?