Dinimiz, mücâdele ve münâkaşadan meneder

Merzifonlu Abdürrahîm Efendi Sultan İkinci Murâd Han devri âlim ve velîlerinden olup, 1390 (H.787-793)’de Merzifon’da doğdu. İlk tahsilini babasından ve memleketindeki diğer âlimlerden aldı. Bu sırada Osmancık'ta müderrislik yapan Akşemseddîn ile dostluk ve arkadaşlıkları çok ileri idi. Abdürrahîm Merzifonî Mısır'da Şeyh Zeynüddîn-i Hafî ile buluşup ona intisab etti. Hocası, kavuştuğu mânevî makamlara ve hâllere onu da çıkardıktan sonra icâzet verdi. 1465 (H.870) senesinde Merzifon'da vefât edip oraya defnedildi. Bir sohbetinde şunları anlattı:

Tasavvuf ehli, Allahü teâlânın kazâsına rızâ göstermeyi, belâya sabretmeyi, nimetlere şükretmeyi, herkese vâcib görmektedirler. Allahü teâlânın azâbından korkmak, rahmetinden ümid kesmemek, kul için iki sağlam iptir ki, kulları Allahü teâlâya karşı edebe muhalif iş yapmaktan alıkoyar. Ümit ve korku hâline sahip olmayan her kalb haraptır, insan, aklı yerinde olduğu müddetçe Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet edip, kulluk vazîfelerini yapmakla mükelleftir. Ancak kulun kalbi, manevî kirlerden temizlenip, kalbi dâima Allahü teâlâ ile beraber olunca, Allahü teâlânın emirlerini yapıp, yasaklarından sakınırken ve kulluk vazîfelerini yaparken, kendisinde bir zorluk ve meşakkat hissetmez hâle gelir. Fakat yine emirlere uyup, yasaklardan sakınmakla memûrdur. Havada bağdaş kurup otursa bile, insan olmak, hiç kimseden kaybolmaz. Ancak beşerî durum, bazen kuvvetli, bazen zayıf olur. Sıddîklar, nefislerinin köleliğinden kurtulmuşlardır. Âriflerde, kötü sıfatlar bulunmaz. Allahü teâlâ için sevmek, O’nun için buğzetmek, îmânın en güvenilir ve sağlam kulplarındandır. Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker (iyiliği emredip, kötülükten alıkoymak) yapmak imkânı olan herkese, imkânı nisbetinde lâzımdır. Evliyânın kerâmeti haktır. Evliyâ Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında ve ondan sonraki asırlarda da kerâmet gösterdiler. Peygamberlik mucize ile değil, Allahü teâlânın onları peygamber olarak göndermesi ve vahiy göndermesi ile sabit olur. Peygamberlerin mucize göstermesi ve o mucize ile inkâr edenlere peygamberliğini isbât etmesi lâzımdır. Velinin ise kerâmetini gizlemesi lazımdır. Fakat Allahü teâlânın, kerâmeti veli kulunda izhâr etmesi (göstermesi) müstesnadır. Ahlâk ilmi ehli, dinde mücâdele ve münâkaşadan insanları menettiler. Dünyâ ve âhırette kendilerine fayda verecek şeyleri öğrenip, bunlarla meşgûl olmayı, zararlı olanlardan ise sakınmayı tavsiye ettiler.

Toplam Görüntülenme: 222

Yayın tarihi: Pazar, 24 Nisan 2022

Bunları okudunuz mu?