Hocasında kusur gören insanların en aşağısıdır

Abdullah bin Ebû Bekr Sekâfî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1408 (H.811) senesinde Yemen’de doğdu. 10 yaşına basınca babası da vefât etti. Bunun üzerine yetiştirilmesini amcası Şeyh Ömer Muhdâr üzerine aldı ve onu kızı ile evlendirdi. Onu tasavvuf yolunda yetiştirdi. Amcasından birçok ilim ve ism-i a'zamı öğrendi. 1460 (H.865) yılında Terim şehrinde vefât etti. “El-Kibrît-ül-Ahmer” isimli eserinde şöyle buyuruyor:

Tâlib, gönülden, her şeyi çıkarıp, bütün varlığı ile pîrine bağlanmalıdır. Onun hiçbir işine, hiçbir sözüne, hardal dânesi kadar bile karşılık vermemelidir. Karşılık veren mahrum kalmaktan kurtulamaz. İnsanların en aşağısı, bu büyüklerde kusur gören kimsedir. Allahü teâlâ, bu büyük belâdan bizleri korusun! Onda bir hârika, bir kerâmet aramamalıdır. Gönlünden böyle bir şey geçirmemelidir. Gönlünde bir şüphe hâsıl olursa, hemen bildirmelidir. Şüphesi çözülmezse, kusuru kendinde bilmelidir. Pîrde hiçbir kusur görmemelidir. Rüyâlarını ondan saklamamalıdır. Tabîrlerini ondan beklemelidir. Kendi yaptığı tabîri de söylemeli, doğru olup olmadığını sormalıdır. Kendi keşiflerine güvenmemelidir... Bu dünyada, doğru ile yanlış karışıktır. Haklı ile haksız bir aradadır. Sıkışmadıkça ve izin almadıkça ondan ayrılmamalıdır. Ondan ayrılıp başkasına gitmek, mürîdliğe yakışmaz. Sesini, onun sesinden yükseltmemelidir. Onunla yüksek sesle konuşmak, edebsizlik olur. Kendine gelen her feyzi, her keşfi, ondan bilmelidir. Rüyâda, başka şeyhlerden feyz geldiğini görürse, onları da, kendi şeyhinden bilmelidir. Bütün üstünlüklerin ve feyzlerin onda bulunduğunu, kendisine uygun olan feyzi, bu feyze uygun olan bir zat şeklinde olarak Ondan geldiğini ve onun latîfelerinden, o feyze uygun bir latîfenin, o zat şeklinde göründüğünü bilmelidir. Kendisi yanılarak, Onun latîfesini, başka zat sanmış, feyzi ondan geliyor bilmiştir. Bu büyük bir yanılmaktır. Hak teâlâ yanılmaktan korusun! İnsanların en üstünü hürmetine, saadete vâsıta olan zata inancı ve sevgiyi doğru eylesin. Kısacası, (Tasavvuf baştan başa edebdir), atasözü olmuştur. Edebi gözetmeyen bir kimse, Allahü teâlâya kavuşamaz. Edeblerden birkaçını yapamadığı için üzülürse ve edebleri yerine getiremezse ve uğraştığı hâlde başaramazsa, afv olunur. Fakat, kusurunu bildirmesi lâzımdır. Eğer Allah korusun, edebleri gözetmez ve bundan dolayı üzülmezse, bu büyüklerin faydasına ve bereketine kavuşamaz.

Toplam Görüntülenme: 529

Yayın tarihi: Pazartesi, 24 Ocak 2022

Bunları okudunuz mu?