Harun Reşid'in oğlu Ahmed Sebtî
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 09 Nisan 2006
Ahmed Sebtî hazretleri münzevi bir hayat sürüyordu. Bir gün Halife Harun Reşid oğlu Ahmed Sebtî’nin yanına gidip dedi ki: -Ey oğul, sen beni rezil rüsvay ettin. İnsanlar, senin benden uzakta bir hayat sürmenden dolayı beni suçluyorlar!
O da, babasına şöyle cevap verdi:
-Ey babacığım, ben seni rüsvay etmedim. Fakat senin yüzünden ben rezil oluyorum! Harun Reşid;
-Bu nasıl oluyor, diye sorunca, havada uçan kuşları gösterip, onları çağırmasını istedi. Harun Reşid kuşları çağırınca, kaçıştılar. Kendisi işaret edince, uçup önüne geldiler. Babasına;
-Görüyorsun ki, senin sesinden kaçıyorlar. Benim ise bir işaretime geliyorlar, dedi...
Temeşvarlı Ahmet Ağa
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 08 Nisan 2006
Eylül başlarında Avusturya kuvvetleri Temeşvar üzerine yürüyüşe geçtiler. Temeşvar Kalesine yapılacak baskın için düşman kuvvetleri Nagy Varat Kalesinde toplanmaya başlamışlardı. Ayrıca 10.000 zırhlı Alman süvarisi de onlara destek verecekti. Serdengeçtilerin kumandanı, Ahmet Ağa’yı çağırıp:
-Sen şimdi yanındaki gazilerle yola çık. Bir düşman birliği Nagy Varat’a doğru gidermiş. Siz evvel davranın ve Nagy Varat Köprüsünü tutun. Szegedin ve Szolnok’tan imdat gelinceye kadar mutlaka dayanın. Düşman köprüyü geçerse halimiz harap olur, dedi.
Patrik Gregoryus
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 07 Nisan 2006
Mora İsyanı, 1821 Haziranında Sultan II. Mahmud’un padişahlık döneminde gerçekleşti, Sadrazam ise Benderli Ali Paşa’ydı. Devletin yaptığı araştırmalar sonucunda Ortodoks Patriği Gregoryus’un da isyanda parmağı olduğu ortaya çıktı...
Patrik Gregoryus, bütün suçları kabul etti ve yargılamanın ardından patrikhanenin orta kapısı önünde idam edildi. Göğsüne ihanetini anlatan bir yafta yapıştırılan Patriğin cesedi, 3 gün İstanbullulara teşhir edildi.
Fener Rum Patriği Gregoryus’un suç belgesi olarak ele geçirilen, Rus Çarı Aleksandra’ya yazdığı mektup, gerçekten ibret vericidir:
Ömer Muhtar
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 06 Nisan 2006
Ömer Muhtar, 1862 yılında, Libya’da Defne bölgesinin Batnan kasabasında dünyaya geldi. Mensubu olduğu Münifiye kabilesi izzet ve şerefiyle meşhur bir topluluktu. Babası Muhtar, mertliği ve cesareti ile tanınmış kahraman bir şahsiyetti.
Mısır’ın İngiliz işgalinde olması, Osmanlı devletinin deniz gücünün neredeyse olmaması vs. gibi sebeplerden dolayı Libya’yı kolay bir lokma gibi gören İtalyanlar 27 Eylül 1911’de Osmanlı hükümetine verdikleri ültimatomla Trablusgarb’a çıkarma yaptılar...
Ziyâeddîn Gümüşhânevî
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 05 Nisan 2006
Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleri büyük velîlerdendir. İsmi Ahmed bin Mustafa, künyesi “Ziyâeddîn” olup, “Gümüşhânevî” diye meşhûrdur. Babası Emirler sülâlesinden Mustafa Efendidir. 1813 (H.1228) târihinde Gümüşhâne’nin Emirler Mahallesinde doğdu. 1893 (H.1311) târihinde İstanbul’da vefât etti. Kabr-i şerîfi, Süleymâniye Câmii avlusunda Kânûnî Sultan Süleymân Han Türbesinin kıble tarafında olup ziyâret mahallidir...
Ahmed bin Hadraveyh
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 04 Nisan 2006
Ahmed bin Hadraveyh hazretleri; tasavvuf yolunun en yüksek derecesine ulaşmış, fetvâ sâhibi, tarîkatta kâmil, fütüvvette ve asâlette meşhûr, vilâyette sultan, riyâzette şöhret sâhibi, tasavvuf ehli arasında makbûl bir zât idi. Önceleri Hâtem-i Es’am’ın talebesiydi. Ebû Turâb en-Nahşebî ve Ebû Hafs el-Haddâd ile sohbet etmiş, İbrâhim bin Edhem’i görmüştür. Özellikle fütüvvet; cömertlik, ikram, herkese iyilik etmek husûsundaki sözleriyle meşhûr olan Ahmed bin Hadraveyh, Belh Emîrinin kızı Fâtıma ile evlenmişti.
Dâre Kutnî
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 03 Nisan 2006
Dâre Kutnî hazretleri, ilimde zamanının üstâdı oldu ve pekçok âlim yetiştirdi. 385’te Zilka’de ayının sekizinci çarşamba günü seksen yaşında Bağdâd’da vefât etti. Bâb-ud-Deyr mezarlığında Ma’ruf-i Kerhî’nin yanına defnedildi.
Uzun zaman edebiyat ilmiyle de meşgul olup, edebiyatta da üstad olmuş idi. Ebü’l-Hasen Dâre Kutnî, hadîs ilminde hâfız olup, yüzbin hadîs-i şerîfi sened ve râvileriyle ezbere bilirdi. Çok meşhûr bir âlim, fazîletler sahibi, muhaddis-i kâmil ve ilmiyle de amel eden bir zât idi...
Ali Bekkâ
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 02 Nisan 2006
Melik Mensûr Kalevûn, Ali Bekkâ hazretlerini çok severdi. Çünkü bütün müşkül meselelerine çare bulurdu. Hattâ Melik olacağını da önceden işâret etmişti...
Ali Bekkâ hazretleri çok ağlardı. Bu yüzden kendisine “Bekkâ” yani “Çok ağlayan” lakabı verilmişti. Bunun sebebi şöyle anlatılır:
Sâlih ve kendisi gibi velî bir arkadaşı vardı. Hâller ve kerâmetler sâhibi idi. Bir defâsında ikisi birlikte Bağdat’tan bir yolculuğa çıkmışlardı. Gidecekleri yer ile Bağdat arası, yürümekle bir senelik yol idi. Onlar, kerâmetleriyle bir senelik yolu bir saatte almışlardı. Bu arkadaşı ona;
Balkan Harbinde bir askerin son mektubu
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 31 Mart 2006
Acı ve hüzün dolu harp yılları... Evlad-ı Fatihan torunları, dedelerinin mirasını korumaya çalışırken birer birer şehit oluyorlardı... Balkan Harbine katılan bir asker, ağır yaralanmıştı. Son nefesini vermeden önce annesine yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Sevgili anacığım!
Ebediyen kaybolmuş bir evlat gibi, gönüllü olarak ikinci defa cepheye geldim. Fakat başım henüz omuzlarımın üzerindedir. Meydan savaşında şehit olan silah arkadaşlarımı düşündükçe pek mahzun oluyorum.
Marûf-ı Kerhî
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 29 Mart 2006
Ma’rûf-ı Kerhî, büyük velîlerdendir. İranlı Hristiyan bir anne ve babanın çocuğu iken, Hristiyanlığı öğrenmesi için bir râhibe gönderildi. Fakat oradaki rahibin kendisine eziyet etmesi üzerine oradan kaçarak bir camiye geldi. Burada İbn-i Semmak hazretlerine rastladı ve sonra da İmam-ı Ali Rıza hazretlerinin sohbet halkasına katıldı...