PİRİZADE MEHMED BEY’İN CEVABI

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazartesi, 02 Mayıs 2005

Kanuni Sultan süleyman Han’ın Macaristan seferi sırasında Anadolu’da isyanlar çıktı. Bunların en mühimlerinden bir de Kalenderoğlu isyanı olup, Anadolu’nun bir çok şehirlerini ele geçirdiğini öğrenen Kanuni, Veziriazam İbrahim Paşa’yı isyanı bastırmak için Anadolu’ya gönderdi. İbrahim Paşa, uzun mücadeleler neticesinde isyanı bastırdıktan sonra bütün beyleri ve valileri huzuruna çağırdı. İlk olarak Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa’ya sert bir şekilde şöyle dedi:-Yarı çıplak, serseri, haneberduş takımının önünden nasıl kaçtınız?Behram Paşa bu suale korkusundan bir cevap veremedi. Veziriazam diğer beylere de sordu, fakat hepsi suçu birbirlerinin üzerine atıyorlardı. Veziriazam çok hiddetlendi. Artık cellada teslim edileceklerini anlayınca, vaziyeti kurtarmak için, içlerinden Adana Valisi ve eski veziriazamlardan Pirizade Mehmed bey, Veziriazam İbrahim Paşa’ya:-Eskiden dedelerimiz harbe girecekleri zaman Allahü Teâlâdan yardım diledikten sonra tecrübeli ihtiyarlarla müşavere etmek geleneğine uyarlardı. Biz ise ne onu yaptık, ne de bunu. Gurur ve kendimize olan aşırı güvenimiz, başımıza bu musibetleri getirdi. Cezamızı çekmek için işte kılıcım ve işte başım...deyince, Veziriazam , bu asil ve hakikat olan sözler karşısında susup hiçbir şey yapmadı. Eski veziriazamın bu konuşmasını haber alan Kanuni, Pirizade’yi çağırıp ona ihsanlarda bulundu.

Devamını oku...

KENDİ RE’YİMİZLE İŞ YAPMAYIZ

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazar, 01 Mayıs 2005

Kanuni Sultan Süleyman Han, Mohaç savaşına başlamadan bir gün evvel, 28 Ağustos 1526 Pazartesi günü, Veziriazam İbrahim Paşa’yı yanına çağırarak:-Serhad beylerini buraya çağırın, onlarla müşavere edeceğiz, dedi.İbrahim Paşa huzurdan çıkar çıkmaz kumandanlara ve beylere haber gönderip padişa hın yanına çağırdı. Huzura ilk gelen Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey oldu. İbrahim Paşa, padişahın huzurunda Hüsrev Beye:-Serhad beylerisiniz. Saadetlû Padişahımız sizlerle müşavere ister. İşte Mohaç meydanı ve düşmandan eser yok. Tedbir nedir?Tecrübeli bir akınce beyi ve tok sözlü bir yiğit olan Hüsrev Bey padişaha dönerek:-Saadetlû Hünkârım, biz Serhadlerde müşavereyi, Serhaddin umur görmüş ihtiyarlarıyla yaparız. Kendi re’yimizle tek başımıza iş yapmayız. Ferma olunursa gidip kendi aramızda müşavere ettikten sonra gelip vaziyeti size arzedelim.

Devamını oku...

MES’UL OLURSUNUZ

1001 Osmanlı Hikayesi

Cumartesi, 30 Nisan 2005

Yavuz Sultan Selim Han, padişah olduğu zaman, babasının çok değer verdiği büyük alim Zembilli Ali Efendi’yi Şeyhülislam yaptı. Kendisi asabi olduğu halde ona büyük hürmet gösteri yor, her işini onun fetvasını alarak yapıyordu. Bir gün Yavuz İstanbul’dan Edirne’ye giderken, Zembilli Ali Efendi onu uğurlayıp geri dön düğünde 400 kişinin elleri bağlı götürüldüklerini görünce, başlarındaki adama:-Bunlar kimlerdir, diye sordu.-Bunlar, ipek satın aldıklarından dolayı idama mahkum olan tüccarlardır.Bu cevap karşısında Zembilli Ali Efendi hemen geri dönüp Yavuz’a yetişerek:-İpek satın alan 400 kişinin idamını emretmişsiniz. Bu caiz değildir. Katletmeyiniz, mes’ul olursunuz.-Halkın üçte birinin nizam için üçte ikisinin katli caiz iken, üç-beş kişi için neden mes’ul olayım?-Padişahım, bunların suçu halkın nizamını bozacak mahiyette değildir. Yavuz kendi emrini, halkın nizamı olarak kabul ettiğine inandığından, şu cevabı verdi:-Ya benim emrime karşı gelmek halkın nizamını bozmaz mı?-Hayır bozmaz! İpek emininin bu tüccarlara ipek vermesi, sizin rızanıza alamettir. Suçları yoktur, dedikten sonra selam vermeden Yavuz’un huzurundan çıktı.Yavuz bu hareket çok sinirlendi ise de hiçbir cevap vermeden yoluna devam etti. Edirne ye varınca İstanbul’a haber gönderip, bu 400 kişinin affedildiğini bildirdi.

Devamını oku...

ŞANLI BİR ZAFER İÇİN “BİLMEM NE KAZANDIK” DİYENİN HALİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Cuma, 29 Nisan 2005

Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettikten sonra buranın idaresine veziriazam Yunus Paşa’yı tayin etti. Fakat onun, rüşvet, irtikab ve birçok haksız işler yaptığını duyunca hemen azletti ve yerine Hayrbay’ı tayin etti. Memlûk kumandanlarından olan Hayrbay, Mısır’ın fethin den sonra Yavuz’a itatini bildirip Osmanlı hizmetine girmişti. Mısır valiliği müddetince Osmanlı ya bağlı kaldı ve büyük hizmetleri oldu.Yavuz Sultan Selim Han, 12 Eylül 1517 günü İstanbul’a dömek üzere Kahire’den ayrıldı. Ertesi gün, yolda giderken Yunus Paşa’ya dönerek:-Eee Paşa, Mısır da arkada kaldı, dedi.Mısır valiliği görevinden alındığına üzüldüğünden, iradesine hakim olamayan Yunus Paşa, şu karşılığı verdi:-Evet Hünkarım, pekçok zahmetler çektik. Çok asker telef ettik. Fakat mesaimizin mah sulünü bir vatan haininin elinde bırakıp gidiyoruz. Bilmem ne kazanmış olduk?Bu yersiz cevaba hayli öfkelenen Yavuz, hemen şu emri verdi:-Bunu burada idam edin!Muhafızlar hemen Yunus Paşa’nın kafasını uçurdular. Bir süre Yunuz Paşa’nın cesedini yanlarında taşıdıktan sonra, Katye mevkiinde Memlûk hükümdarlarında Sultan Halil tarafından yaptırılmış olan kervansaraya geldiler ve buraya defnettiler. Daha sonra orasının adı Yunus Paşa olarak anılmaya başlandı.

Devamını oku...

GÖRDÜN DEĞİL Mİ?

1001 Osmanlı Hikayesi

Cuma, 29 Nisan 2005

Kânûnî Sultan Süleyman Han, Yahyâ Efendinin pek yüksek bir zât olduğunu, Hızır aleyhisselâmla görüştüğünü bilir, kendisini de görüştürmesini isterdi. Aralarında geçen bir menkıbe şöyle anlatılır:Kânûnî, bir gün kayıkla Boğaz’da gezmeye çıkmıştı. Ortaköy hizâsına gelince, kıyıya yanaşıp, bir adam göndererek Yahyâ Efendiyi çağırttı. O da yanında bir ahbâbı ile gelip kayığa bindi, birlikte giderlerken, Yahyâ Efendinin ahbâbı, devamlı Kânûnî’nin parmağındaki çok kıymetli bir yüzüğe bakıyor ve bu bakış dikkati çekiyordu. Kânûnî bu hâli farkedince, parmağındaki yüzüğü çıkarıp; “Buyurun, daha yakından iyice bakıp inceleyebilirsiniz” diye uzattı. O zât yüzüğü aldı, evirip çevirdikten sonra, denize atıverdi. Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunanlar çok hayret ettiler. Bir müddet gittikten sonra, o zât inmek istediğini bildirince, kayık kıyıya yanaştı. O zât ineceği sırada denizden bir avuç su alıp Sultan’a uzattı. Avucundaki suda, biraz önce denize attığı yüzük görünüyordu. Yahyâ Efendi hâriç, kayıkta bulunan herkes yine çok hayret ettiler. Kânûnî elini uzatıp yüzüğü alınca, o zât birdenbire gözden kayboluverdi. Kânûnî, Yahyâ Efendiye dönerek; “Ağabey, neler oluyor?” deyince; “O gördüğünüz Hızır aleyhisselâmdı.” cevâbını verdi. Bunun üzerine Kânûnî; “O hâlde bizi niye tanıştırmadınız?” deyince; Yahyâ Efendi; “O kendini tanıttı. Ama siz tanımakta geç kaldınız!” buyurdu.Yahyâ Efendinin iki oğlu olup, her ikisi de babaları gibi ilim ve irfân âşığı kimselerdi. Babalarının yolunda bulunmuşlar, vefâtlarında aynı türbeye defnolunmuşlardır.Yahyâ Beşiktâşî hazretlerinin şâirliği de kuvvetliydi. Müderris mahlasıyla tasavvufî şiirleri ve müretteb Dîvân’ı vardır.

Devamını oku...

NEMİZ KALDI BİZİM MÜLK-İ ARAB’DA

1001 Osmanlı Hikayesi

Perşembe, 28 Nisan 2005

Yavuz, sert mizaçlı olduğu kadar şair ruhluydu. Birçok şiirleri vardır. Bu yüzden şiir ile ifade edilen duygulara ehemiyet verirdi. Mısır’ın fethinden sonra uzunca bir müddet Kahire’de kalınması, devlet erkanının ve askerin canını sıkmaya başladı. Fakat bu durumu padişaha bildirmeye kimse cesaret edemiyor du. Birgün çok sevdiği Kemalpaşazade Ahmed Efendi ile konuşurken:-Mısır’da ve asker arasında neler oluyor?-İyilik, Sultanım. Yalnız dün Nil nehri kenarında iki askerin şöyle bir türkü söylediklerini duydum:

Devamını oku...

BİZ FETVA ALMADAN BİR ŞEY YAPMAYIZ

1001 Osmanlı Hikayesi

Çarşamba, 27 Nisan 2005

Yavuz Sultan Selim, 22 Ocak 1517 günü yaptığı Ridaniye savaşı ile Mısır’ı fethetti. Memlûk hükümdarı Tomanbay, ordunun kumandanlarından Kurtbay, Alanbay ve Şadi bey ile birlikte Kahire’ye kaçtılar. Yavuz, bir aylık kuşatmadan sonra Kahire’yi de fethetti. İlk işi kaçan hükümdar ve ileri gelen kişileri aramak oldu. Tomanbay, Hasan Merî isminde bir seyyahın evinde saklanıyordu. Yavuz’un onu aramakta olduğunu haber alan Hasan Merî, Osmanlı’ya artık mukavemet etmenin beyhûde olduğunu anladığı için Tomanbay’ı yeniçeri ağası Ayas Paşa’ya ihbar etti. Ayas Paşa da onu evine giderek Tomanbay’ı yakaladı ve  Yavuz’un huzuru na getirdi. Yavuz onu görünce:-Elhamdülillah, işte Mısır fethedilmiş oldu, dedikten sonra Tomanbay’a dönerek:-Niçin elçilerimi öldürttün? Dedi-Bunu beylerim yaptı, benim bir kabahatim yoktur. Ey Sultan Selim, bu haksız taarruzun dan dolayı Cenâb-ı Hakkın huzurunda kendini nasıl temize çıkaracaksın?

Devamını oku...

ŞAH İSMAİL’İN HAYRETİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Salı, 26 Nisan 2005

Çaldıran savaşı başladığında Şah İsmail, yüksek bir tepeye çıkarak ordusunun hareketi ni takip ediyordu. Öncü kuvvetlerinden esir düşen bir Osmanlı süvarisini de yanına alıp ondan Osmanlı askeri hakkında bilgi almaya başladı:-Şu karşı tepelerde kan ırmağı gibi görünen kırmızı sancaklar nedir?-Bunlar Mihaloğlu’nun kumandasındaki Niğbolu süvarileridir.-Ya şimdi ovaya inen şu yeşil sancaklılar?-Onlar da İsfendiyaroğlu’nun emrindeki Bolu ve Kastamonu süvarileridir.-Bu yükselen toz bulutları arasındakiler kimlerdir?-Bunlar da Azeblerdir.

Devamını oku...

EĞER SAKALIMIN BİR KILI BİLSEYDİ!

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazartesi, 25 Nisan 2005

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u almadan evvel Cenevizlilerle iyi ilişkileri geliştirmişti. İstanbul’a giren Osmanlılar, Ceneviz kolonisi olan Galata’yı da işgal etti. Bu durum karşısında Cenevizliler Osmanlı lara cephe aldı ve ilişkilerini kesti.Akdeniz ve Karadeniz ticaret yolları Venedik ve Cenevizlilerin kontrolleri altında bulunuyordu. Bundan endişe eden Fatih, Cenevizli lerin elinde bulunan Amasra üzerine sefere çıktı. Ayrıca 150 gemiden kurulu bir donanma hazırlayıp, Mahmud Paşa’ya:-Kurduğum bu donanma ile Karadeniz sahilini takibedeceksin! Emrini verdi.Mahmud Paşa Karadeniz’e açılırken, Fatih’te ordusuyla İzmit- Sapanca-Akyazı üzerinde sefere çıktı. Seferin nereye ve kim üzerine olduğunu herkes merak ediyordu. Ordu kadılarından biri:-Haşmetlû Sultanım, sefer nereye ola ki? Diye sordu.Fatih Sultan Mehmed bu soruya şu tarihi cevabı verdi:-Bana bak efendi! Zihnimden geçenleri şu gördüğün sakalımın bir teli sezecek olsa, bütün sakalımı keserdim!

Devamını oku...

YAVUZ SULTAN SELİM’İN ERLİK SÖZÜ

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazar, 24 Nisan 2005

Yavuz Sultan Selim Han, Şah İsmail’in Anadolu’da yaptığı şiilik propagandaları yüzünden ulemadan aldığı fetvalarla İran üzerine, 15 Mart 1514 günü sefere çıktı. İzmit’e ulaştığında Şah İsmail’e bir mektup gönderip, ulemadan fetva aldığını, bu sebeple kendisi üzerine sefere çıktığını ve Osmanlı atlarının ayak bastığı yerlerden geri çekilmesini istedi. Şah İsmail bu mektuba gönderdiği cevapta:-Er isen meydana gel. Biz de seni beklemekten kurtuluruz...dedi ve Yavuz’u tahkir için mektupla birlikte bir de kadın elbisesi gönderdi. Kadın elbisesini gören Yavuz, hiddetinden hemen elçiyi öldürttü. Hemen Şah İsmail’e bir cevap yazdı ve mektupla birlikte bir hırka-asa-külah-tesbih de gönderdi. Bunlar, Şahın dervişlikten gelme olduğunu ifade ediyordu. Bu cevabı alan Şah İsmail hayretler içinde kaldı. Yavuz’un kendisine bu şekilde edepli ve nazik bir cevap göndereceğini ummuyordu. Hemen Yavuz’a temkinli ve itidalli bir cevap yazıp anlaşma yapmak istediğini de bildirdi.

Devamını oku...