Kâmil bir mümin olmak için

Hüseyn Mehâmilî Sahîh-i Buhârî'nin râvisi olan hadis âlimlerindendir. 235 (849)’da Bağdat'ta doğdu. Zamanın büyük âlimlerinden hadis tahsil etti. Kendisinden hadis rivayet edenler arasında Taberânî, Dârekutnî hazretleri gibi büyük muhaddisler vardır. Yirmî beş yaşında Kûfe kadısı oldu ve altmış yıl bu görevde kaldı. 330 (m. 942)’de Bağdat'ta vefat etti. Şöyle nakletmiştir:

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivayetinde buyuruyor ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Eshâb-ı kirâma: "Sizlere birkaç kelime [nasihat] öğreteyim mi? İçinizden onunla amel edecek ve öğrenecek kimdir?" diye sordu. Ebû Hüreyre, (Benim Yâ Resûlallah) deyince, Resûlullah, onun elinden tutarak "Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden sakın, insanların en âbidi olursun. Allahü teâlânın sana verdiği şeye râzı ol, [Allahü teâlânın, kalb zenginliği verdiği] insanların en zengini olursun. Komşuna [kalben ve fiilen] ihsân ve yardımda bulun, kâmil bir mümin olursun. Kendi nefsin için neyi seversen, herkes için de onu sev, [kâmil bir] Müslüman olursun) buyurdu."
Hocalarından rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Resûlullah efendimiz şöyle buyurdu: “Mücâhidlere eziyet etmekten sakınınız; çünkü Allahü teâlâ, Nebileri ve Resûlleri için gazâb ettiği gibi, mücâhidleri için de gazâb eder. Nebilerine ve Resûllerine icabet ettiği gibi, mücâhidlere de icabet ve duâlarını kabul eder. Üzerine güneş doğup batan kimseler içinde, Allahü teâlânın en çok sevdiği en kıymet verdiği kimse. Allah yolunda cihâd edendir.”
Numân bin Beşîr (radıyallahü anh) rivâyet etti. Resûlullah efendimiz; “Bütün müminleri birbirlerine merhamette, muhabbette, lütuf ve atıfet husûslarında sanki bir vücutmuş gibi görürsün. O vücûdun bir uzvu hastalanınca, vücudun öbür âzâları birbirlerini hasta âzânın elemine, uykusuzlukla ve hararetle ortak olmaya çağırırlar (hasta uzvun acısını paylaşırlar” buyurdu.
Hazreti Âişe vâlidemiz (radıyallahü anha) anlattı: Eshâb-ı kirâm bir mesele hakkında ihtilâfa düştükleri zaman, babam imdâda yetişirdi. Onlara kesin hükmü bildirir, ihtilâftan kurtarırdı. Resûlullah efendimiz vefât edince, Eshâb-ı kirâm “Peygamber efendimizi nereye defnedelim” diye ihtilâfa düştüler. Hiç kimse bu husûsta bir şey bilmiyordu. Babam, “Ben, Resûlullah efendimizden duydum, 'Her Peygamber, vefât ettiği döşeğin altına defnedilir' buyurdu” dedi.

Toplam Görüntülenme: 700

Yayın tarihi: Cuma, 20 Mart 2020

Bunları okudunuz mu?