Kayyûm-i Cihân Muhammed Seyfullah

Kayyûm-i Cihân Muhammed Seyfullah hazretleri, 1743 (H. 1156) senesinde Hindistan’da doğdu. Bu mübarek zatın, daha çocukluğunda kerametleri görülmeye başladı. Önce babasının tedrisinde yetişti. Onun vefatından sonra ağabeyi Şah Gulam Muhammed onu yetiştirip icazet verdi. Kırk yaşında iken Kâbil’e gitti. Oradaki insanları irşad etti. Daha sonra tekrar Delhi’ye döndü.

“Babamın feyzlerine kavuştum”
Kayyûm-i Cihân Muhammed Seyfullah hazretleri, önce babası Gulâm Muhammed Ma’sûm-i Sânî’nin teveccüh ve feyzleriyle yetişti. Bunu kendisi şöyle anlatmıştır:
“Hakîkati arayanların rehberi olan babam hayattayken, ben her ne kadar küçüksem de babamın feyzlerine kavuştum. Çünkü, babamın feyzleri ve bereketli teveccühleri, büyük-küçük, genç-ihtiyâr, diri-ölü herkese ulaşıyordu. Benimle daha başka bir şefkat ve dikkat ile ilgilendi. Çok teveccühte bulundu. Bana yüksek müjdeler ve işâretler verdi. Hakkımda müjdelediği ve işâret ettiği şeylerin hepsine kavuştum. Babamın benim hakkımda verdiği müjdeleri işiten ahbâbı ve seçilmiş eshâbı yıllar sonra zamânı geldikçe benim o nîmetlere kavuştuğumu görünce şaşırdılar.”
Kayyûm-i Cihân hazretleri, ömrünün son günlerinde, Peygamber efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret arzusuyla yandı. Gençliğinde hacca gidip, ziyâret etmişti. Hayâtının son zamanlarında Kâbil’e gitti. Son günlerinde ibâdet ve tâatlerini pek ziyâde artırmıştı. Bu hâlini görüp “ibâdetleri çok ziyâdeleştirdiniz” denilince, tebessüm ederek; “Artık ömür sona erdi, elden ne gelirse yapmak lâzım” buyurdu.

“Âhiret şifâsı hâsıl olacak!”
Son günlerinde Kayyûm-i Cihân hazretlerinin sohbetleri kalabalıktan taşmaya başladı. Pekçok kimse onun sohbetini bulunmaz bir ganîmet bilerek feyzlerine kavuşuyordu. Vefâtından önce sıtma hastalığına tutulup, hastalığı yedi gün şiddetle devâm etti. Hastalığı sırasında alnından terlerin aktığı görülerek, “şifâya kavuşacağınıza alâmet” denilince, tebessüm edip; “Ümit ediyorum ki, âhiret şifâsı hâsıl olacak!” buyurdu.
Son nefeslerini verdiği sıralarda başında bulunanlar yüzündeki nûrun arttığını görerek hayret ettiler. Bu hâldeyken başında Yâsîn-i şerîf sûresinin okunmasını emretti ve okundu. Kendisi de hep zikir ile meşgûl oluyordu. Bu hâldeyken tebessüm ederek 1797 (H.1212) senesinde vefât etti.

Toplam Görüntülenme: 1597

Yayın tarihi: Pazar, 28 Ocak 2007

Bunları okudunuz mu?