Konuşma âdâbı ve çok konuşmanın zararları!

Muhammed Celâleddîn-i Devânî hazretleri İslâm âlimlerinin ve velîlerin büyüklerindendir. 1429 (H. 833) senesinde İran'ın Kâzerûn şehrinin Devân nahiyesinde doğdu. Zamânının din ve fen ilimlerini tamamlayıp icâzet aldıktan sonra Tebrîz'de Muzafferiyye Medresesinde müderris oldu. Bu sırada İbrâhim-i Gülşenî hazretlerinin sohbetine devâm ederek, tasavvufta da yetişti. Sonra Şîrâz şehrindeki Medreset-ül-Eytâmda müderris oldu. 1502 (H.908) senesi Kâzerûn'da vefât etti.

Celâleddîn-i Devânî hazretleri pek çok eser yazdı. “Ahlâk-ı Celâlî” isimli kitabında çok konuşmanın zararlarını ve konuşma âdâbını şöyle anlatır:

"Fazla konuşmamalıdır. Zîrâ çok konuşmak; zihin hafifliği, akıl zayıflığının alâmetidir. Kişinin heybetini kırar, îtibârını düşürür. Hazret-i Âişe radıyallahü anhâ buyurur ki: 'Hiçbir sözü boş olmayan Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz, az, öz ve tâne tâne konuşurdu. Bir mecliste konuşsa, mübârek ağzından çıkan kelimeler sayılmak istense, sayılabilirdi.' 

Âlimler demişlerdir ki: Lüzûmsuz çok konuşan bir kimseyi görürsen, bil ki, aklı yoktur. Söyleyeceği sözü iyice düşünmeden dile getirmemeli, ağzından çıkarmamalıdır. Hikmet sâhibleri; "Önce düşün, sonra söyle" demişlerdir. İhtiyaç, lüzûm olmadan konuşmamalıdır. Konuşurken gülmemelidir. Mecliste birisi konuşurken, sözünü kesip araya girmemelidir. Bir kimsenin anlattığı bir şeyi bilse de, bildiğini belli etmeyip, o kimse sözünü tamamlamalıdır. Başkasına sorulan bir suâle cevap vermemelidir. Onun da bulunduğu bir topluluğa sorulursa, başkalarından evvel davranıp, cevap vermede acele etmemelidir. Bir kimse cevap verirken, kendisinin daha iyi bildiğini anlarsa, o kimsenin bitirmesine kadar beklemeli, sonra cevap vermeli ve kendinden önce konuşanı ayıplamamalıdır. Kendisine bir şey söylendiği zaman, söyleyenin sözü bitmeden, cevap vermeye başlamamalıdır.

Yanında olan mubâhase, konuşma ve tartışmalarda kendisi yoksa, yâni onu ilgilendirmiyor veya onun karışması istenmiyorsa, karışmamalıdır. Ondan gizli konuşuyorlarsa, kulak vermemelidir. Lüzûmsuz hareketlerden kaçınmalıdır. Meselâ sakalı ile saçı ile, diğer uzuvları veya elbisesi ile oynamamalıdır. Parmağını burnuna veya ağzına sokmamalı, parmaklarını çıtırdatmamalı, esnememeli, gerinmemeli, tükürüğünü de, sesini başkalarının duyacağı şekilde atmamalı ve kıbleye doğru tükürmemeli, sümkürmemelidir. Elini ve yüzünü eteğiyle, elbisenin kol ağzıyla, yeniyle silmemelidir.

Toplam Görüntülenme: 165

Yayın tarihi: Pazartesi, 12 Aralık 2022

Bunları okudunuz mu?