Mevlana’nın talebesi Sipehsalar Feridun

Sipehsalar (Serasker) Feridun bin Ahmed, Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretlerinin kırk yıl talebeliğinde bulunmuş bahtiyar insanlardan biridir. Hazreti Mevlana’nın şahsiyetine, velâyet gücüne ve menkıbelerine bizzat şahitlik etmiş ve yanında bulunduğu süre içinde görüp işittiklerini Farsça olarak kaleme aldığı “Risale-i Sipehsalar be Menakib-i Hüdavendigâr” adlı kitabında bir araya toplar. (Mevlana hazretleri hakkında en önemli kaynaklardan olan bu risale, 1912 yılında Mesnevi gibi Arabi’nin Füsusu’l Hikem’ini de Osmanlıca’ya aktarıp şerh eden şair, bestekâr ve hukukçu Ahmed Avni (Konuk) Bey tarafından Osmanlıcaya çevrilerek yeniden değer kazanır. Sipehsalar Risalesi, Mevlana’yı, tasavvufu, aşkı ve vecdi anlamak isteyen herkes için sağlam bir kaynak teşkil ediyor.)

O bir seraskerdir...
Sipehsalar Feridun, ataları gibi bir Selçuklu devletinin askerlerinden biri olup, cesur, cömert, zarif ve güzel ahlaklı bir komutandı. Gençliğinde Mevlana hazretlerinin meclisine gider, sohbetine doymak bilmezdi. Babası öldükten sonra Alaaddin Keykûbat tarafından komutan olarak atandı. Bir gün yine meclisine katıldığı Mevlana hazretleri tarafından şu sözlerle taltif edildi:
-Ey Feridun, bir müddet cihad-ı asgarın kumandanı oldun, bundan sonra da ebrar askerinin kumandanı ol!
Hadis-i şerifte işaret edildiği gibi, savaşı küçük cihad olarak değerlendiren Mevlana hazretleri, Feridun bin Ahmed’e nefsiyle mücahede edenlerin önderliğini teklif etti. O da bu davete uydu, talebesi oldu. İşte Sipehsalar Risalesi de bu şekilde ortaya çıktı. Savaşa gideceği zaman manevi desteğini almak üzere el öpmeye gelen Sipehsalar Feridun, pekçok savaşın hikâyesini yaşanmış gibi önceden Mevlana hazretlerinden dinliyordu. Bu görüşmeler esnasında onun pekçok üstün özelliğine şahit oluyor, yakınlarını da tanıma imkânı buluyordu...

Hocasının ayak ucunda...
Sipehsalar Feridun miladi 1301 yılında vefat etmeden önce de, “Devletsiz başımız o hakikat sultanının ayaklarındaydı, vefatımdan sonra da öyle olmak münasiptir” sözleriyle vasiyette bulunduğundan, Sultan’ül Ulema’nın kabrinin ayak ucuna defnedildi...

Toplam Görüntülenme: 1716

Yayın tarihi: Cuma, 01 Aralık 2006

Bunları okudunuz mu?