Muhammed Bedahşî

Yavuz Sultan Selîm Han’ın musahibi (sohbet arkadaşı) Hasan Can anlatır: “Mısır’ın fetholunduğu günlerdi. Bir sabah, Selîm Han bana şöyle buyurdu:
-Bu gece rüyâmda Muhammed Bedahşî’yi gördüm. Bir yolculuğa çıkacağını söyleyip bizimle vedâlaştı...
Ben hemen rüyâyı tabire giriştim ve;
-Sultanım, velîlerin görünüşte çıkacakları yolculuk, âhiret seferi olmak gerektir. Eğer vefât etmemiş ise, yakında vefât edeceklerine işârettir, dedim.

“Veliler onun yardımcısıdır”
Yavuz Sultan Selîm Han karşılık vermedi. Ben de rüyâyı böyle tabir ettiğim için pişmanlık duydum... Çok geçmeden, Muhammed Bedahşî’nin ölüm döşeğinde Şam’ın ileri gelenlerini toplayıp; “Yavuz Sultan Selîm Hanın Allahü teâlâ katında övülmüş olduğunu haber vererek, Arap diyârının fethiyle Hak teâlâ tarafından vazifelendirildiğini, bilcümle evliyânın onun yardımcısı olduğunu” bildirmiş. Orada hazır olanlara Sultânın emirlerine saygılı olmalarını tavsiye etmiş ve Sultân’a benden duâ ve selâmlarımı ve muhabbetlerimi iletirken dünyâdan da sefer ettiğimi bildirin” diye vasiyette bulunmuştu.
Şam vâlisi, durumu, Sultânına duyurunca, Sultânın hocası Halîmi Çelebi Efendi, Sultânın yanına geldi. Konuşurlarken Yavuz Sultan Selîm Han;
-Şöyle bir rüyâ görmüştüm. Hasan Can da böyle yorumlamıştı. Çoğunlukla rüyânın gerçekleşmesi, tâbirin şekline bağlıdır. Şimdi o velî zât, vefât etmiştir. Böyle olması tâbirden ileri gelmiştir. Siz hakem olun. Bu yönden cezâlandırılmaya hak kazanmadı mı? dedi. Halîmi Efendi ise bana dönüp;
-Atılganlık etmişsin, dedi. Ben ise, utancımdan başımı eğip dedim ki:

“Fermân Pâdişâhımındır”
-Vefât günü ile rüyânın görüldüğü târih tesbit edilsin. Eğer rüyâ daha önce ise, fermân devletlü Pâdişâhımındır. Eğer iş aksi ise, gerçek budur ki, cezâsı hediye ihsânıdır.
Halîmi Efendi, bu sözlerimi doğru bulup;
-Sultanım, Hasan Can’ın görüşü akla uygundur. Gerçekte de değerli katınızda hoş karşılanmalıdır, dedi. Pâdişâh, Şam’dan gelen mektubu gösterdi. Gördüğü rüyânın, Muhammed Bedahşî’nin vefât ettiği geceye rastladığı meydana çıkınca, kıymetli bir elbise ile, iki yüz dinâr altın bana ihsân buyurdu. ‘Bunca lütuf Muhammed Bedahşî’nin kerâmeti eseridir’ diyerek, rûhuna duâlar eyledim...”

Toplam Görüntülenme: 1934

Yayın tarihi: Pazar, 07 Mayıs 2006

Bunları okudunuz mu?