“Nurlu Dede” Ömer Rûşenî

Güzelhisar’da doğup yetişen Ömer Rûşenî, ilim tahsîli için Bursa’ya geldi. Yeşil Câmi imâretinde bulunan medreseye yerleşti. Orada bir müddet zâhirî ilimleri tahsîl ettikten sonra, içinde tasavvuf yoluna girme arzusu çoğalıp, Bursa’dan ayrılarak Karaman beldesine gitti. Seyyid Yahyâ Şirvânî hazretlerinin büyük kardeşi Alâeddîn Ali Aydınî’nin talebeleri arasına girdi. Daha sonra Bakü’ye giderek, Seyyid Yahyâ Şirvânî hazretlerinin sohbet ve hizmetine girdi. Kısa zamanda yükselerek hocasının önde gelen talebelerinden ve halîfelerinden oldu...

İlim ve feyz kaynağı oldu
Ömer Rûşenî, hocasının vefâtından sonra onun yerine irşâd, insanlara doğru yolu anlatma vazîfesi yaptı. Bir müddet Karabağ, Gence ve Tebriz civârında insanlara rehberlik yaptı. Akkoyunlu sultanlarının dâveti üzerine Tebriz’e gitti. Orada kendisi için yaptırılan zâviyeye yerleşti. Vefâtına kadar orada hizmet etti. İlim ve feyz kaynağı oldu. Talebelerinin en yükseklerinden birisi, Halvetiyye yolunun kollarından olan “Gülşeniyye” kolunun kurucusu olan ve “Gülşenî” diye tanınan İbrâhim bin Muhammed hazretleridir...
Dede Ömer Rûşenî, vefâtından on beş gün önce, Sultan Hasan onu dâvet etti. Meşhur âlimleri ve velîleri de çağırmıştı. Sultan bir ara âlimleri göstererek, şikâyette bulundu. Bunun üzerine Dede Ömer Rûşenî sultana şöyle nasihat etti:
“Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Dînin direkleridir. Onların kalplerinde Allahü teâlânın kelâmı Kur’ân-ı kerîm, O’nun mübârek isimleri ve ilmi vardır. Onların bereketli nefeslerini koklayıp, Cennet kokularına kavuşasın.

“Âlimlerin etleri zehirlidir!”
Âlimlere hürmet husûsunda âyet-i kerîmeler vardır. Bu hususta hadîs-i şerîfler de çoktur. Dolayısıyla âlimlere hürmet mutlaka lâzımdır. Âlimleri kim zemmedip kötülerse, onların etlerini yemiş gibi olur. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem; “Âlimlerin etleri zehirlidir. Kim koklarsa hastalanır. Kim yerse ölür!” buyurdu.
Sonra müsâfeha edip vedâlaştı. Bu vedâdan sonra artık sohbet etmedi. Vefâtına kadar talebesi İbrâhim Gülşenî hizmetinde bulundu.
Kabri, Tebriz’de kendi adına Selçuk Hâtun tarafından yapılan dergâhdadır...

Toplam Görüntülenme: 2436

Yayın tarihi: Perşembe, 05 Ekim 2006

Bunları okudunuz mu?