On yedinci Sultan IV. Murad Han

Dördüncü Murad Han, Osmanlı tahtına çok genç yaşta geçti. Tahta geçtiği tarihte devletin idaresi bozulmuştu, içeride yolsuzluk, rüşvet ve iltimas yaygın hale gelmiş ve devlet işleri yürümez olmuştu, doğuda İran, batıda ise Avusturya ile savaş durumu devam ediyordu. Murad Han'ın ilk işi, devlet içindeki zorbalık ve rüşveti ortadan kaldırmak için çok sert tedbirler almak olmuştur.

Disiplini yeniden sağladı...
Genç Padişah, İstanbul ve eyaletlerde asayişsizliği ortadan kaldırmıştı, asker içinde bozulan disiplini yeniden düzene koymuş, kanun, nizam ve emirlere uymayı sağlamıştı. Devlet gelirlerinin artması için vergilerin düzenli toplanmasını, hazinenin gereksiz harcamalarla parasız kalmasına engel olacak tedbirleri almıştı...
Ömrünü devlete hizmet ve Allahü tealanın emir ve yasaklarına itaatle geçiren bu büyük Türk Hakanı, Ehl-i sünnet düşmanlarının pek çok iftiralarına maruz kaldı. Bid'at ehli kimseler kendilerinde bulunan zilletleri bu büyük padişaha da bulaştırmaya kalkıştılar. İnsanlara zulmettiğini ve içki içtiğini söylediler. Halbuki devrin kaynaklarında Murad Hanın içki içtiğine dair en küçük bir bilgi yoktur...
Sultan Murâd Han, doğuda İran'la meşgulken, batıdaki hâdiselerden de günü gününe haber alıyordu. Bilhassa Venediklilerin hudut tecâvüzlerine karşı bu Cumhûriyetle bütün ticârî münâsebetlerin kesilmesini ve hemen savaş açılmasını emretti. Ancak, bu sırada damla (Nikris) hastalığından mustarip bulunan Sultanın durumu ağırlaştı. Pâdişahın hastalığı daha da artarak 9 Şubat 1640 günü, 28 yaşında vefât etti. Sultanahmed Câmii avlusunda Şeyhülislâm Yâhya Efendinin imâmlığında müezzinlerin "Er kişi niyetine!" nidâları ve Müslümanların gözyaşları arasında kılınan cenâze namazından sonra babası Birinci Ahmed Hanın türbesine defnedildi...

Îtibârlı bir devlet bıraktı...
Birçok târihçinin Kânûnî sonrası en büyük Osmanlı pâdişâhı olarak kabûl ettikleri Dördüncü Murâd Han, hep dedesi Yavuz Sultan Selim Hana benzemeye çalışırdı. Fakat, onun sâhip olduğu kıymetli devlet adamlarına ve tecrübeye mâlik değildi. Tahta geçtiğinde hazine bomboştu. Vefâtında ise, hazinede on beş milyon altın olup, gümüş paranın haddi hesâbı belli değildi. Bu büyük Padişah, vefâtında içte ve dışta huzurlu ve îtibârlı bir devlet bıraktı...

Toplam Görüntülenme: 1698

Yayın tarihi: Çarşamba, 07 Şubat 2007

Bunları okudunuz mu?