“Silsile-i aliyye”den Seyyid Emîr Külâl
Seyyid Emîr Külâl, Hazret-i Hüseyin’in soyundan olup, seyyiddir. Evliyânın meşhûrlarından olan Muhammed Bâbâ Semmâsî’nin talebesi ve Behâeddîn-i Buhârî Nakşibend hazretlerinin hocasıdır. Pehlivan idi. Gençliğinde güreş yapardı. Daha sonra çömlekçilik yaptığı için “Külâl” veya (Gilâl) ismiyle meşhûr olmuştur. Buhârâ’nın Sûhârî kasabasında doğdu. 1370 (H. 772) sensinde Sûhârî’de vefât etti. Kabri oradadır...
Bir Buhârâ yolculuğu...
Seyyid Emîr Külâl, büyük bir âlim ve mürşid-i kâmil olup, her ânını İslâmiyete uygun olarak geçirdi. Pekçok kimse onun sohbet ve derslerinde kemâle gelmiştir. Onun üstün hâllerini gösteren çok menkıbesi vardır...
Emîr Külâl bir defâsında, Buhârâ’da Cumâ namazı kılmak için talebeleriyle Buhârâ’ya gidiyordu. Buhârâ’ya vardıklarında, dedi ki: “Ey dostlarım, Şeyh Muhammed Agâî Bâzergân, şu anda Belh şehrinde vefât etti...”
Bu söze şaşanlar oldu. Çünkü kendisi Buhârâ şehrinde olduğu hâlde, Belh şehrindeki bir hâdiseyi haber veriyordu. Bu söze hayret edenlere buyurdu ki: “Biliniz ki, Allahü teâlâ, resûlü Muhammed aleyhisselâma tam tâbi olan kullarına öyle dereceler ihsân eder ki, her zaman doğuda ve batıda ne vukû bulursa, gözlerinin önünde görüp bilirler. Belh şehrinin uzaklığı nedir ki?!.”
Bunun üzerine talebeleri, o günün târihini yazdılar. Daha sonra gördüler ki, Emîr Külâl hazretlerinin işâret ettiği gün, o zât vefât etmişti...
Üç gün dışarı çıkmadı!..
Vefatına yakın Emîr Külâl talebelerinden ayrılıp, husûsî odasına geçti. Üç gün, üç gece dışarı çıkmadı. Sonra dışarı çıktı. Meclisinde toplananlar, neden üç gündür dışarı çıkmadığını sordular. Buyurdu ki:
“Üç geceden beri, benim ve talebelerimin hâli nasıl olur? diye düşünüyordum. Gaybden kulağıma bir nidâ geldi. Şöyle deniliyordu: (Ey Emîr Külâl! Kıyâmet gününde seni, senin talebelerini, dostlarını, sizin mutfağınızdan uçan bir sineğin üzerine konduğu kimseleri bileaffettim.) Allahü teâlâ, fadlından ve kereminden ihsân etti” buyurdu...
Bu mübarek zat, bunları söylediği perşembe günü sabaha doğru vefât etti...
Toplam Görüntülenme: 1759
Yayın tarihi: Pazartesi, 09 Nisan 2007
Bunları okudunuz mu?
- Kastamonu velîlerinden Seyyid Ahmed Hicâbî
- İmâm-ı Rabbânî’nin torunu Muhammed Ubeydullah
- Son devir âlimlerinden Ahmed Davudoğlu
- Ahmed Rıfâî’nin dayısı Mansûr el-Betâih
- “Silsile-i aliyye”den Kâsım bin Muhammed
- Fakirleri doyurmak, her zaman sevaptır
- Yaşayanlar ölenlerden ibret almıyorlar!
- Osmanlı Şeyhülislâmı Molla Hüsrev
- İbâdetler, îmandan parça değildir
- Resulullah'ın mübârek âzâ-i şerîfeleri