Bu sayfayı yazdır

“Üveysî” bir zat Rüstem Halîfe

Rüstem Halîfe Bursevî hazretleri ticâretle meşgûl olurdu. Kastamonulu Şeyh Hacı Halîfe’yi tanıyınca ona talebe olup, tasavvuf yoluna girdi. Dâimâ riyâzet hâlindeydi. 1511 (H.917) senesinde Bursa’da vefât etti. Kabri, Hisar içinde, Orta Pazar’da Nakkâş Ali Mescidi civârında, Osman Çelebi’nin kabri yanında bulunmaktadır.
Rüstem Halîfe Bursevî, kerâmet ehli bir zât olup, kendisini gizleyenlerden, haramlardan sakınan müttekîlerden, çok ibâdet edenlerden ve cömertlerden idi. Fakir ve zengin herkese ikrâm ve ihsân ederdi. Her kim kendisine bir hediye getirse, o daha fazlasını hediye ederek mukâbelede bulunurdu.

Zamânını ilimle geçirirdi...
Bu mübarek zat, zamânının çoğunu, talebelere ilim öğretmekle ve ibâdetle geçirirdi. Başlangıçta, “Zeyniyye” tarîkatından Şeyh Hacı Halîfe’nin hizmetinde bulunup, ondan çok istifâde etti. Dünyâdan elini eteğini çekip, hocasının yoluna tam uydu. Fakat hâlinden üveysî meşrepli olduğu anlaşılıyordu. Yüksek velîlerin rûhlarından feyz alarak, çok mârifetlere kavuşmuştu.
Lâmii Çelebi, şöyle anlatır:
Bir ara gözümde bir ağrı peyda olmuştu. Bir gün bana; “Gençliğimde ben de gözlerimden çok çektim. Kullandığım ilaçların hiçbiri fayda vermedi. Sonunda, bir gün yolda giderken, bir gençle karşılaştım. Bana; ‘Gözlerinin iyi olmasını dilersen, sünnet-i müekkede olan namazların son iki rekatında Muavvizeteyn (Felak ve Nâs) sûrelerini oku. Cenâb-ı Hakk’ın izniyle şifâ bulursun inşaallah!” dedi. Onun tavsiyesine uyup dediklerini yaptım. Gözümün ağrısı geçti. Siz de böyle yapın!’ deyince, ben biraz haddi aşarak; ‘O genç kimdi?’ diye sordum. Rüstem Halîfe de: ‘Şânı yüce bir kişidir’ diye cevap verdi. Anladım ki, Hızır aleyhisselâm imiş. Târif edilen şeyi ben de yaptım ve Allahü teâlânın izniyle, gözlerim tam sıhhate kavuştu...

Hâlini hep gizlemiştir...
Rüstem Halîfe Bursevî, gâyet edebli bir kimseydi. Hâlini her zaman gizlerdi. Sâdece gerektiği zamanlarda konuşurdu. Bana ‘Evlâd’ diye seslenirdi. Bu sebeple şöyle vasiyet etti: ‘Evlâd! Beni Müslümanların omuzlarına yük etme. Yakın bir yere defnedesin!’ Bunun çindir ki, onu, Hisar içinde ceddimize mensup bulunan babam merhum Osman Çelebi’nin yanında toprağa verdim. Allahü teâlâ şefâatine nâil eylesin!”

Toplam Görüntülenme: 1565

Yayın tarihi: Cuma, 05 Ocak 2007