Bu sayfayı yazdır

“Ebû Osman el-Yuneynî” Abdullah bin Abdülazîz

Abdullah bin Abdülazîz, (Ebû Osman el-Yuneynî) Şam’da zamânının âlim ve velîlerinden ilim ve feyz alarak yetişti. Zühd sâhibi, dünyâya düşkün olmayan, hep iyiliği emreden, kötülükten sakındıran, Allahü teâlâyı bir an unutmayan, kerâmetler sâhibi bir zât idi. Ba’lbek vâlisi kendisini ziyâret ettiğinde, ona adâletle davranmasını nasîhat ederdi.

Taşlar parça parça oldu!..
Melîk Emced bir imârethâne yaptırıyordu. Binânın inşâsında büyük taşlar kullanmak istedi. Beldesinde bulunan büyük taşların kırılıp yontulmasını emretti. Ancak bu işle uğraşanlar taşları parçalamaya güç yetiremediler. Ne kadar uğraştılarsa da âletleri bu iş için kâfi gelmedi ve çaresiz kaldılar. Abdullah bin Abdülazîz hazretlerine gidip durumu anlattılar ve yardım istediler. O da yardıma geldi. Taşlar onun himmetiyle ve Allahü teâlânın izniyle gözleri önünde istenildiği gibi parça parça ayrıldı...
Bu mübarek zatın vefâtı şöyle anlatılır:
Bir cumâ günü yıkanmak üzere hamama gitti. Cumâ namazı için gusül abdesti aldı. Sonra câmiye gelip, cumâ namazını kıldı. Sonra Dâvûd ismindeki müezzine;
-Ey Dâvûd! Sen cenâze yıkar mısın? Yarın sabah bak neler olacak! dedi.
Müezzin bir şey anlamayıp;
-Efendim biz sizin emrinizdeyiz, diyebildi.
Oradan ayrılıp dergâhına geldi. Talebelerini, her zaman altında oturduğu ağacın yanına çağırdı ve;
-Beni, buraya defnedin! diye vasiyet etti. O gece bütün talebeleriyle sohbet etti ve onlara ayrı ayrı duâ etti. Sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra, her zaman oturduğu minderin üzerine çıkıp, kıbleye doğru bağdaş kurdu. Tesbihini elinde idi. O hâlde hiç kimse ile konuşmadı. Herkes onun uyuduğunu zannedip yavaşça oradan ayrıldı. “Bu kadar geç kalmazdı!”
Bir ara hizmetçisi bir şey sormak için yanına girdi. Uyuyor zannederek geri çıktı. Bir süre sonra; “Hocamız bu kadar geç kalmazdı!” diye düşünerek, tekrar odaya girdi ve;
-Yâ Seyyidî, ey efendim! diye seslendi. Ebû Osman el-Yuneynî hiç ses vermedi. Yanına gidip baktığında, vefât ettiğini gördü. Hemen Melik Emced’e haber verdiler. Derhal dergâha geldi. Ebû Osman Abdullah’ın hiç renginin değişmediğini ve bağdaş kurmuş bir hâlde vefât etmiş olduğunu gördü. Cenâze işlerine başladıklarında Müezzin Dâvûd gelip, Ebû Osman Abdullah’ı yıkadı. O zaman Müezzin Dâvûd’a; “Yarın sabah bak neler olacak” demesinin, vefâtına işâret olduğunu anladılar...

Toplam Görüntülenme: 1701

Yayın tarihi: Cuma, 26 Ocak 2007