Bu sayfayı yazdır

Muhammed Kudsî Bozkırî Efendi

Muhammed Kudsî Bozkırî, halk arasında “Memiş Efendi” lakabıyla tanınırdı. Bu keramet ehli zat, 1852 (H.1269) senesi Muharrem ayının on üçünde, salı günü, yetmiş bir yaşında iken Seydişehir yakınlarında Çavuş köyünde vefât etti. Aynı yerde defnedildi...
Muhammed Kudsî Bozkırî Efendi, uzun süre Karacahisar’da feyz saçtı. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etti. O belde insanlarının kendisine çok ilgi göstermesi, bâzı kimselerin hasedine yol açtı. Hattâ kendisini tüfekle öldürmeye kalkıştılar. Ama Allahü teâlânın izniyle, bir kerâmet olarak kendisine doğru tutulan tüfek yana çevrildi. Bu kerâmeti meşhûr olunca, Karacahisar’da duramaz oldu. O zaman Üçpınar kasabasına hicret etti...

Bir güneş gibi doğdu!..
Üçpınar’da on yedi sene kalan ve tâliblerine ilim ve feyz saçan bu mübarek zat, orada da fitneye maruz kalınca Seydişehir’e hicret etti. Seyyid Hârun Velî hazretlerinin şehri olan Seydişehir’de, âdetâ bir güneş gibi doğdu. Çevreye ışık saçtıklarını iddiâ eden bâzı kimselerin yıldızları söndü. Hattâ kendi talebelerinden Abdullah Efendi adında birisi bile, onun bu ihtişâmına dayanamayıp hased etti. Muhammed Kudsî Efendi, bu hâle çok üzüldü. Onların affedilmeleri ve hidâyete kavuşmaları için duâ etti.
Bu arada Üçpınarlılar, hatâlarını anlayıp, içlerinden beş yüz kimseyi seçerek, özür dilemek ve Muhammed Kudsî Efendiyi tekrar memleketlerine dâvet etmek üzere Seydişehir’e göndermişlerdi. Muhammed Kudsî Efendi, Seydişehir yakınlarında Çavuş köyünde bulunduğu bir sırada, Üçpınarlılar geldiler. Hemşehrilerinin dâvetini kendisine bildirdiler. Ancak Muhammed Kudsî Efendinin büyüklüğünü ve kıymetini takdir ve tasdik eden Çavuş köyü ahâlisi, onun Üçpınar’a gitmesine rızâ göstermediler. Her iki taraf da gece yarılarına kadar çok yalvardılar. Hangi tarafa meyletse öbür taraf kırılacaktı...

Zor durumda kalmıştı!..
Muhammed Kudsî Efendi, zor durumda kaldı. Teheccüd namazını kılıp, Allahü teâlâya el açtı. Allahü teâlânın rızâsı için kendisini dâvet eden bu Müslümanların hiçbirini kırmak istemiyordu. Duâ edip, bu dünyâdan göçmenin, zorluktan kurtulmanın en kısa yol olduğunu gördü. Allahü teâlâya duâ etti. “Biliniz ki, Allahü teâlânın evliyâsı için azâb korkusu, nîmetlere kavuşmamak üzüntüsü yoktur” meâlindeki Yûnus sûresi altmış ikinci âyet-i kerîmesini okuyup gözlerini yumdu. Bu sıkıntılı dünyâdan ebedî güzellikler âlemine göçüp gitti...

Toplam Görüntülenme: 1735

Yayın tarihi: Çarşamba, 31 Ocak 2007