Bu sayfayı yazdır

Alâeddin Attar’ın mübarek annesi

Büyük velî Alâeddin Attar hazretleri kendisi bizzat şöyle anlatır: Ben on altı yaşlarındayken Emîr Kulan Vâşî hazretlerine eriştim. Gizli zikir yolundaydılar. Beni de o yolda uğraşmaya davet ettiler ve bana gizli zikir esnasında hâlimi kapalı tutmamı, benimle yan yana ve diz dize oturanların bile halimden bir şey anlamamaları gerektiğin telkin ettiler. Bu telkinde o kadar mübalâğa gösterdiler ki, eğer halk benim hâlimden bir şey sezecek olursa, bir yastık edinip ona dayanmamı ve öylece zikre devam etmemi tenbihlediler...

“Fevkalâde mesûd oldu...”
Nice zaman bu şekilde zikirle uğraştım. Riyazet etmekte ve nefsimin gıdasını kesmekte o kadar ileriye vardım ki, yüzüm sararıp soldu. Bir gün bu halimi gören annem, bana, hasta olduğumu ve bunun sebebini kendisinden sağladığımı ihtar etti. Hasta olmadığım cevabını verdim. Göğsünü açarak, eğer bu hâlin gerçeğin kendisine bildirmeyecek olursam, verdiği sütü helâl etmeyeceğini söyledi. Ben de vaziyeti olduğu gibi anlattım ve bu hâlin tarîkat yoluna girmekten meydana geldiğini bildirdim. Annem fevkalâde mesûd oldu ve tarîkatin ilk şartlarını benden öğrenerek tevhid kelimesiyle meşgul olmaya başladı. Ben bu gizliyi açıklamak zaruretinde kalmış olmaktan büyük ıstıraba düştüm ve olanları Emîr Kulan hazretlerine arzettim. Gülümsediler ve anneme de bu yolda çalışmak izninin verilmiş olduğu karşılığında bulundular. Annem, bir müddet aynı zikirle uğraştı...

“Kazanı temiz suyla doldur!”
Bir gün, erkek kardeşimin sahraya çıkmış olduğu bir zaman, annem beni çağırdı ve;
-Oğlum, kazanı yıkayıp temiz suyla doldur. Bu benim vasiyetimdir, dedi.
Ben bu işi yaparken annem abdest alıp iki rekat namaz kıldı ve beni karşısına alıp zikre başlamamı teklif etti. Başladım. Kendisi de aynı uğraşma içindeydi. Bu vaziyette bir saat kadar geçmiş geçmemişti ki, annem, birdenbire yığılıp ruhunu teslim etti...

Toplam Görüntülenme: 1742

Yayın tarihi: Salı, 27 Şubat 2007