Bu sayfayı yazdır

Şehzade Ömer Faruk Efendi

Şehzade Ömer Faruk Efendi, Son Halife Abdülmecid Efendi’nin oğluydu. İstanbul’da, 1898’de doğdu. Almanya’da Potsdam Askeri Akademisi’ni bitirdi, ilk dünya savaşında Verdun Cephesinde savaştı, sonra Türkiye’ye döndü ve Sultan Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan ile evlendi. Ömer Faruk Efendi, 1919’da henüz 21 yaşındayken Fenerbahçe Kulübü’nün başkanlığına seçildi. Başkanlığı, 1924 Martı’na; hanedanın bütün mensuplarıyla beraber Türkiye’den sürgüne gönderilmesine kadar devam etti...

Ve sürgün yılları...
Ömer Faruk Efendi, memleketini bir daha göremedi. Sürgünü tam 45 sene boyunca yaşadı ve ailenin erkeklerine memlekete dönebilme izninin verilmesinden beş yıl önce, 1969’da Kahire’de vefat etti. Mezarı yıllar sonra, Ankara’nın “sessizce nakledilmesi şartıyla” verdiği özel bir izinle Türkiye’ye (Sultan Mahmud Türbesi’ne) nakledildi.
Şehzade Ömer Faruk Efendi, Kahire’den meşhur tarihçi İsmail Hami Danişmend’e gönderdiği son mektubunda özetle şöyle diyordu:
“Pek muhterem beyefendi,
İçimden, bu sene bir kavuşma senesi olacak diye geldi! Sonra, o kavuşma kim ile? 45 senedir hasretini çektiğim Sevgili vatanım ve 15 senedir görmediğim çocuklar ile mi, yoksa toprak ile mi diye düşündüm!..
Geçen gün postacı geldi ve büyükçe bir zarf uzattı. Üstünde cânım Fenerbahçe Spor Kulübü’nü görünce şaşırdım. Mektubu okuyunca büsbütün hayretlere düştüm. Kulübün yeni müdürü, sabık reislerinin resmini istiyor! Salonlarını tezyin için! Kırk küsur senedir böyle bir alâka görmediğimden şaşırdım ve mütehassis oldum, teessür duydum ve gözlerimden yaşlar boşandı. Yeni ve eski birer fotoğrafımı, kulüp âzâlarıyla çıkmış olan bir eski resmimi ve göstermiş oldukları alâka dolayısıyla teşekkürlerimi yazdım ve gönderdim.

“Gülmeyi unutmak üzereyim”
Yazdıkları beni çok mütehassis etti: ‘Kulüp erkânı, eski reislerine saygılarını sunarlar.’ Şimdi resim çerçeveye geçmiş halde yanımda duruyor. ‘Muhterem Beyefendi’ diye yazmalarına dikkat bile etmedim. Çünkü, bilmediklerinden! Bundan birkaç sene evvel de biri bana kezâ ‘Beyefendi’ diye hitap edince ‘Affedersiniz ama ben efendi değilim. Öyle olmuş olsa idim memleketten çıkarılmazdım. Bana çok pahalıya malolan unvanımdan vazgeçmeyin, rica ederim’ demiştim... Gülmeyi bile unutmak üzereyim ve unutmamaya uğraşıyorum. Ömer Faruk...”

Toplam Görüntülenme: 2310

Yayın tarihi: Perşembe, 08 Mart 2007