Bu sayfayı yazdır
Mevlânâ Sadeddîn Kaşgarî hazretlerinin talebelerinden Şemsüddin Muhammed Ruci hazretleri anlatır:Pirimiz Mevlânâ Sadeddin Kaşgarî Hazretlerinin halkalarında bir genç vardı ki, riyazet, hâl ve aşk ifadesinde en ileri derecedeydi. O da benim gibi bir güzele tutulmuştu. Böylece bâtınında biriktirdiği kıymeti bir lâhzada o tarafa devretmişti. Altından ve neceften hediyemsi bir şey alıp o güzelin geçeceği yola bırakmış ve onu geçenlerden birinin almaması için de bir kenara gizlenmişti. Fikrince sevgilisi oradan geçecek ve hediyeyi görüp alacaktı. Fakat kimden ve nasıl geldiğini bilemeyecekti. Ben vaziyeti öğrenince ona dedim ki :
«Ne garip bir iş işlemektesin! Türlü zahmetlerle elde ettiğin şeyi onun yolu üstüne bırakıyorsun!. Bulsa, görse, alsa bile kimden ve niçin olduğunu bilmeyecek... Bari bir şey yap ki, senden geldiğini bilsin!.» Gözyaşlariyle sarsılarak cevap verdi : «Sen ne diyorsun?. Yaptığım işin tuhaflığını bilmiyor muyum ben? Bu işi yaparken karşılık beklemiyorum ve o hediyeden bana karşı minnet yükü altına girmesini istemiyorum! Eğer bu işimden bir karşılık varsa, onu Allahü Teâlâ elbette bana verecektir. Sevgilim bunu bilmese de olur.» Bu cevaptan titredim ve böyle bir muhabbetin ancak zatî muhabbetten bir işaret olduğunu anladım.
Toplam Görüntülenme: 3067
Yayın tarihi: Pazar, 08 Temmuz 2007