Bu sayfayı yazdır

İkimiz için de farklı bir gün olacak!..

Reşâhat müellifi Ali bin Hüseyin el-Vaiz, bizzat kendisinin yaşadığı bir hadiseyi şöyle anlatıyor: Benî Cidan Mescidinde müezzinlik yaptığım yıllardı... Bir gün tanımadığım bir genç mescide geldi. Namazı kıldık, daha kendisine bir şey sormadan yanımdan uzaklaştı... Aradan birkaç gün geçti genç yine geldi, namazı kıldıktan sonra;
“Bugün ikimiz için de çok güzel, farklı bir gün olacak” dedi ve gitti.

GENCİ ARAMAYA ÇIKTIM...
İkindi namazı oldu genç yoktu, akşam oldu yok, yatsıyı bekledim yine yoktu. İçime bir şüphe düştü ve onu aramaya çıktım. Sora sora evini buldum. İçeri girip baktığımda gencin vefat ettiğini gördüm. Defin işlerini halletmek için hemen oradan ayrıldım...
Sabah namazı için mescide gittim, ezanı okuduktan sonra mescidin kıble tarafındaki bir nur dikkatimi çekti. Baktığımda onun bir kefen olduğunu anladım. Kefeni alıp doğru evime götürdüm. Namaz için camiye gittim. Namaz bittiğinde yanı başımda devrin en ünlü Şeyhlerini gördüm. Sâbit el-Benânî, Malik bin Dinar, Habîb el-Fârîsî ve Salih el-Mürrî, benim mescidime gelmişlerdi. Onlara sordum:
“Siz bu mescide gelmezdiniz, böyle dördünüzü bir araya toplayıp buraya getiren sebep nedir?”
“Bu yakınlarda biri öldü. Onun için geldik. Bizi onun yanına götürür müsün?” dediler.
Bu dört mübarek zat ile vefat eden gencin evine gittik. Bu Allah dostları genci hemen tanımıştı.
Malik bin Dinar dedi ki:
“Ey güzel kardeşim! Bir yerde seni tanıdıklarında hemen orayı terk eder, başka yere yerleşirdin, tanınmayacağın yere giderdin. Bu yolculuğun hep sürdü, şimdi son noktaya geldin artık bundan ötesi Rabbinin yanıdır. Haydi kardeşimizi yıkamaya götürelim.”

YERE GÖĞE SIĞMAYAN CEMAAT
Genci yıkanacağı yere götürdük. Bu dört Allah dostundan her biri bir kefen getirmişti. Ben sabah yaşadığım olayı anlattım ve o nurlu kefenin evimde olduğunu söyledim.
Bu zatlar bana dediler ki:
“Tamam, bu genci o kefenle defnedeceğiz, kefeni alıp gel!”
Evden kefeni alıp geldim, genci kefenledik. Sonra namaz için mescide doğru hareket ettik ki, o da ne! Kalabalıktan yürüyemiyoruz. Yanımda bulunan Malik bin Dinar’a sordum:
“Bu ne haldir?”
“Bu genç Allahü tealanın gizli dostlarındandı. İşte bu kalabalık Allahü tealanın haberi ile toplanan insanlardır.”

Toplam Görüntülenme: 1167

Yayın tarihi: Cumartesi, 12 Nisan 2008