Bu sayfayı yazdır

Tâbiinin büyüklerinden Râbi bin Huseym

Râbi bin Huseym, Tâbiinin büyüklerindendir. Kûfe’de yaşamıştır. Kıymetli nasihatleri vardır... Bir gün oğlu dedi ki:
-Babacığım! Annem sana güzel bir tatlı yaptı, hemen getireyim mi?
-Getir evladım, dedi. Çocuk onu getirmek için odadan çıkınca kapıyı bir dilenci çaldı. Adam, elbiseleri yırtık, orta yaşta, salyası çenesine akmış birisiydi. Hazreti Râbi;
-Onu içeri alın, dedi.

“O BİLMİYORSA, ALLAH BİLİYOR!”
Babası oğluna, tepsiyi dilencinin önüne koymasını işaret etti. Çocuk denileni yaptı. Adam tepsinin yanına geldi. Büyük büyük lokmalarla yutmaya başladı. Tepside hiç tatlı kalmadı. Oğlu;
-Babacığım, annem emek çekti bu tatlıyı senin için yaptı, ancak, sen onu ne yediğini bilmeyen bu adama yedirdin, dedi. Babası da;
-Yavrum, o bilmiyorsa Allah biliyor ya... dedi ve arkasından da şu âyet-i kerimeyi okudu: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe elbette erişemezsiniz.”
Râbi bin Huseym hazretleri bir gün de buyurdu ki:
“Ölümü çok anınız çünkü o sizin beklemekte olduğunuz, ortada görünmeyen bir şeydir. Ortada olmayan şey uzun süre ortadan kaybolursa artık onun dönmesi yaklaşmış demektir ve bunun üzerine sahipleri onu beklemeye başlarlar...”
Bu sözleri söyledikten sonra ağladı ve şunları söyledi:
“Yarın, yer sarsılıp üzerindeki her şey yıkıldığı zaman... Melekler sıra sıra dizilip, Rabbinin emri geldiği zaman ve o gün cehennem ortaya konduğu zaman ne yaparız?”


“BABANA İYİLİK, HAYIR GELDİ”
Arkadaşları anlatıyor:
“Bir gün, yanımızda Râbi bin Huseym de olduğu halde Abdullah İbn Mesud’la birlikte dışarı çıktık. Fırat Nehrinin kenarına geldiğimizde, ateşi tutuşmuş büyük bir tuğla ocağına rastladık. Oradan kıvılcımlar uçuşuyordu. Dilim dilim alevler yükseliyordu. Rabî, ateşi görünce olduğu yerde kaldı. Onu şiddetli bir titreme aldı ve şu âyet-i kerîmeyi okudu: (Bu ateş, onlara uzak bir yerden gözükünce, onun kaynamasını ve uğultusunu işitirler. Elleri boyunlarına bağlanarak, dar bir yerden atıldıkları zaman, orada, yok olup gitmeyi isterler! Bir kere yok olmayı değil, birçok kere yok olmayı isteyin, denir.)
Daha sonra bayılıp yere düştü. Ayılıncaya kadar başında beklediler ve sonra evine getirdiler...
Ölüm döşeğindeyken kızı ağlamaya başladı. Ona, “Kızım! Niçin ağlıyorsun? Babana iyilik, hayır geldi” deyip ruhunu teslim etti.

Toplam Görüntülenme: 1827

Yayın tarihi: Cumartesi, 28 Haziran 2008