Bu sayfayı yazdır

Molla Câmî

Abdurrahman bin Nizameddin Ahmed Nureddin-i Câmî, Şeyh-ul-İslam idi. Âlim, veliy-yi kâmil idi. 1414’te, İran’da Câm kasabasında doğup, 1492’de Afganistan’ın Herat şehrinde vefat etti. İmam-ı Muhammed Şeybani hazretlerinin soyundandır. Beş yaşında iken Muhammed Parisa hazretlerinin huzuruna götürülüp teveccühüne mazhar oldu. Ubeydullah hazretlerine yazdığı mektuplardan ikisi Reşehat’ta mevcuttur...

Konya’ya geldi, ancak!..
Molla Câmî, Mevlana Sadüddini Kaşgari’den feyiz alarak kemale geldi ve irşada mezun oldu. (Sadüddin hazretleri, Nizameddini Hamuş’un halifesidir. Nizamüddini Hamuş hazretleri, Alaüddin-i Attar hazretlerinin halifelerinin en üstünü idi...)
Molla Câmî hazretleri çok kitap yazdı. (Şevahid-ün-nübüvve kitabı, Mahmud bin Osman Lamii ve Ehi-zade Abdulhâlim tarafından, Farsça’dan Türkçe’ye tercüme edilmiş ve Farisisi ve Türkçe tercümesi Hakikat Kitabevi tarafından bastırılmıştır.) Fatih Sultan Mehmed Han, kendisini İstanbul’a davet etti. Konya’ya kadar geldi. Fatih’in vefatını haber alarak geri döndü.
Molla Câmî, şöhretten kaçan bir zat idi. Halkın övmesine ve yermesine ehemmiyet vermezdi. Dâimâ namazda oturur gibi otururdu. Öyle bir zekâsı vardı ki bir defâ okuduğu kitabı hiç unutmazdı.
Mübarek, Ehl-i Beyt’e ve Eshâb-ı kirâma âşık idi. Onlara kötü gözle bakanlara, uygun olmayan sözler sarfedenlere derhâl cevaplarını verir ve sustururdu.
Bir gün buyurdu ki: “Akıllılar, ölümle sona eren her nîmeti, nîmetten saymazlar. Ömür, ne kadar uzun olursa olsun ölüm yüz gösterince, o uzunluğun ne faydası olur? Nîmetin değeri, sonsuz olmasında ve yok olmak tehlikesinden uzak bulunmasındadır.”
Molla Câmî hazretleri “Vârislerime, ehlime (âileme) vasiyetimdir” diyerek şu ibretli sözleri yazmıştır:

“Kimsede hakkım yoktur”
Dostların sözlerine râzı olup, mahkemeye gitmeyeler. Birbirine rızâ gösterip, mücâdele ve mühâsama etmeyeler (çekişmeyeler). Herkes biliyor ki, dünyâ fâni, âhiret bâkîdir. Allahü teâlâyı zikre, anıp, hatırlamaya çok gayret edip, çalışalar. Çünkü, bütün saâdetlerin başı budur. Herkese gönül hoşluğu ile kıyâmete kadar hakkımı helâl ettim. Kimsede hakkım yoktur. Mürüvvet ve insanlık, kerem, cömertlik, asâlet ve yardım odur ki, tanıyan ve tanımayan dostlar ve başkaları dahi âhiret hakkını helâl ve hayır duâdan unutmayıp, hayır ile iyilikle şehâdet edeler. Vesselâm...

Toplam Görüntülenme: 2310

Yayın tarihi: Pazar, 12 Şubat 2006