Bu sayfayı yazdır

Sünnet-i hüdâ ve Sünnet-i zevâid

Nûreddîn Alî Menûfî hazretleri Mâlikî fıkıh âlimlerindendir. 857’de (m. 1453) Kahire’de doğdu ve burada yetişti. Celâleddin Süyûtî gibi meşhur âlimlerden ilim tahsil etti. Şâziliyye tarikatına intisap etti. 939’da (m. 1532) vefat etti. İbn Sa'dûn el-Kurtubî’nin yazdığı Mâlikî ilmihali olan ve el-İşârâtü’l-Ezheriyye isimli eserine şerh yazdı. Bu kitabında buyuruyor ki:

Resûlullahın ibâdet olarak yaptığı ve ara sıra bıraktığı şeylere (Sünnet-i hüdâ) veya (Müekked sünnet) denir. Bunları ara sıra yapmayanlara azap bildirilmedi. Hiç terk etmediği ve terk edenlere azap yapılacağını bildirdiklerine (Vâcib) denir. Ara sıra yaptığı ibâdetlere (Müekked olmayan sünnet) veya (Müstehab) denir. Âdet olarak yaptıklarına (Sünnet-i zevâid) veya (Edeb) denir. İyi şeylere sağdan, fena şeylere soldan başlamak ve sağ, sol elleri kullanmak edebdir.
Âdetlerde değişiklik yapmak, bid'at değildir. Verâ sahiplerinin yapmaması iyi olur. Hadis-i şerifte, (Benim sünnetime ve benden sonra, Hulefâ-i râşidînin sünnetlerine sarılınız!) buyuruldu. Sünnet sözü, yalnız olarak söylenildiği zaman, İslâmiyetin bildirdiği her şey demektir. Bu dînin sahibi olan Resûl, âdetlerde bir şey bildirmedi. Çünkü Resûlullah, insanlara dinlerini bildirmek için geldi. Dünyada muhtaç oldukları şeylerin yapılmasını öğretmek için gelmedi. Hadis-i şerifte, (Dünya işlerinizi yapmasını siz daha iyi bilirsiniz!) buyuruldu. Dünyanıza faydalı olan şeyleri bulup yapmanız için benim bildirmeme lüzum yoktur demektir. Dînî vazîfelerinizi, ibâdetlerinizi bilemezsiniz. Onları benden öğreniniz demektir. Bunun için âdetler, İslâmiyetin dışında kalmaktadır. İslâmiyetin dışında olan şeylerde yapılan değişiklikler bid'at olmaz.
Minâre, mektep, kitap gibi sonradan yapılmış olan şeyler bid'at değildir. Bunlar dîne yardımcı şeylerdir. İslâmiyet bunlara izin vermiş, hattâ emretmiştir. Böyle şeylere (Sünnet-i hasene) denir. İslâmiyetin yasak ettiği şeyleri meydana çıkarmaya (Sünnet-i seyyie) denir. Bid'atler, yâni dinde reformlar, sünnet-i seyyiedir. Sünnet-i hasene yâni dîne yardımcı şeylerin (Sadr-ı evvel)de yâni Eshâb-ı kirâmın ve tâbiîn-i izâmın zamanlarında yapılmaması, onların bu faydalı şeylere ihtiyaçları olmadığı içindi. Onlar, kâfirlerle cihâd ediyor, İslâmiyeti dünyaya yayıyorlardı. Onların zamanlarında bid'at sahipleri çıkmamış veya çoğalmamıştı. Kıyâmete kadar (sünnet-i hasene) meydana çıkarmak câizdir ve sevaptır.

Toplam Görüntülenme: 398

Yayın tarihi: Pazartesi, 14 Haziran 2021