Bu sayfayı yazdır

İslâmiyetin tüm isteklerinde tam kolaylık gözetilmiştir

Abdülgafûr Müşâhidî, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfelerindendir. Bağdad'da yaşadı. İlk önce Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halîfesi Abdullah Hayderî'nin, sonra Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin yüksek sohbetleriyle şereflenip hizmet ve huzûrunda bulundu, kendisine hilâfet verildi. Bir sohbetinde şunları anlattı:

Allahü teâlânın nîmetlerinin en kıymetlisi, bütün emirlerinde kolaylık göstermesidir. İslâmiyetin bütün isteklerinde tam kolaylık gözetilmiştir. Meselâ yirmidört saat içinde, yalnız onyedi rekât namaz kılmayı emir buyurmuştur. Bunun hepsi, bir saat sürmez. Bunu kılarken de, en kolay olanı okumayı kabûl etmektedir. Ayakta kılamayanın, oturarak kılmasına izin vermiştir. Oturarak kılamayan, yatarak kılabilir. Rükû ve secdeleri yapamayan, îmâ ile, işaret ile kılabilir demiştir... Abdest almak için su kullanamayana, toprak ile teyemmüm etmesine izin vermiştir. Zekât için de, malın yalnız kırkta birini fakirlere ayırmıştır. Bunu da, yalnız ticâret eşyasından ve çayırda parasız otlayan, dört ayaklı hayvanlardan emretmiştir. Ömründe bir kere hac etmeyi farz etmiştir. Bu da yalnız, yol parası olanlara ve yol tehlikesiz olduğu zaman farz olmaktadır... Sayılamayacak kadar çok şeyleri helâl etmiş, izin vermiştir. Yiyecek, içecek ve kumaşlardan çoğunu mubâh etmiş, pek azını haram kılmıştır. Haram etmesi de, kullarının iyiliği için olmuştur. Acı, zararlı, kötü olan şarabı yasak etti ise de, buna karşılık çeşit çeşit tatlı, güzel kokulu, faydalı şerbetleri mubâh etmiştir. Meyve suları, târçın, karanfil ve çiçek suları hep helâldir. Bunların hepsi faydalıdır. Acı, yakıcı, keskin ve aklı giderici ve çok tehlikeli olan bir şey, o güzel kokulu şerbetlere benzeyebilir mi? Onun haram olması ve Allahü teâlânın beğenmemesi, bunların ise helâl olup, Allahü teâlânın râzı olması da ayrıca bir farktır. İnsâfsız, taş yürekli bir kimse, bu kadar çok kolaylığı, güç ve ağır yük görürse, kalbinin bozuk olduğunu göstermiş olur... Kalbin hasta, bozuk olması demek, Peygamberlerin getirdikleri bilgilere, tâm inanmaması demektir. İnanmaları, görünüştedir. İçten inanmış değildir. Gönülden inanmanın alâmeti vardır. Bu alâmet, İslâmiyetin emirlerine sarılmaktır. İslâmiyeti beğenmeyenlerin, ona uymak istemeyenlerin Müslüman olduklarını söylemelerine inanılmaz. Bunlara (Münâfık) denir.

Toplam Görüntülenme: 234

Yayın tarihi: Pazartesi, 21 Mart 2022