Bu sayfayı yazdır

Sadaka, belaların giderilmesi içindir

Hamîdüddin Sivâlî hazretleri Çeştîyye tarikatı büyüklerindendir. VII. (m. XIII.) yüzyılın başlarında Hindistan'da Delhi'de doğdu. Ecmîr’e giderek Çeştiyye tarika­tının kurucusu Hâce Muînüddin Çeştî'ye intisap etti. Sülkünü kısa sürede tamamlaması üzeri­ne şeyhi kendisine "Sultânü't-Târikîn" un­vanını verdi. Hilâfet aldıktan sonra Sivâl köyüne yerleşti ve talebe yetiştirdi. 674 (m. 1276)’de burada vefat etti. Buyurdu ki:

“Kulun imanı, dinimizin büyüklerinin yolunda ilerlemekle kemale kavuşur.” “Sünnet bize Kur’ân-ı kerimdeki icmalleri bildirmeseydi, âlimlerden hiçbiri, fıkıhtaki sular ve abdest bahislerindeki hükümleri çıkaramaz, sabah namazının farzının iki, öğle, ikindi ve yatsının farzlarının dört, akşam namazının farzının üç olduğunu bilemezdi. Aynı şekilde hiçbir kimse, kıbleye dönüldükte, yapılan duada, iftitahda ne söyleneceğini bilemezdi. Tekbirin nasıl olduğunu, rüku ve secde tesbihlerini, tadîl-i erkânı, teşehhüde oturdukta ne okunacağını bilemezdi. Aynı şekilde, bayram namazlarının nasıl kılınacağını, cenaze ve istiska namazlara gibi daha birçok şeyleri kimse bilemezdi.” “Ey kardeşim, teharet, ancak bedenin uzuvlarının zahiren, batınen; temizlik, güzellik, paklık ve nurluluğunu arttırmak için emir olunmuştur.”

“Allahü teâlâyı zikretmek, dil zikri ve huzur (gönül) zikri olmak üzere iki çeşittir.” “Namaz kılanın, rükudan kalkarken “Semi’allahü limen hamideh” demesi, rükunun yakınlık mertebelerinin ilki olmasındandır. Kıraatte, ayakta durduğu müddetçe, Allahü teâlânın, kulunun hamdini kabul edip etmeyeceğini bilmekten uzaktır. Rükuya eğilince, secdelerin huzuruna yaklaşmış olur.” “Resulullah efendimize “sallallahü aleyhi ve sellem” nafile sadakayı emretmesi, bedenlerimize gelecek belaların geri çevrilmesi, giderilmesi içindir. Çünkü farz olan zekât, mal ve ruhu temizleyici; nafile sadaka da, maddi ve manevi kir, pislik ve kötülüklerden temizleyicidir. O hâlde nafile sadaka vermeyip, farz olan zekâtın noksanlarını tamamlamayanın bedeni, vücuda eziyet veren hastalıklara düçar olur.” “Emre uyarak farz olan zekâtını vermeyen, cahillerin en cahillerindendir. Çünkü Allahü teâlânın ona zekât vermeyi emretmesi, ihsanı ile, malını arttıracağını dilemesindendir. O hâlde zekât verenin, verdiği zekât için kendi namına sevinmesi, memnun olması gerekir, üzülmesi, dertlenmesi değil.”

Toplam Görüntülenme: 146

Yayın tarihi: Salı, 27 Aralık 2022