BİZİM SİLAH FABRİKAMIZ YOK

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazartesi, 10 Ekim 2005

İstanbul’daki Ermeni patırtısından sonra Sultan II. Abdülhamid’i ziyarete gelen Avrupa devletlerinin elçileri, azametli tavırlarla Sultanı adeta sorguya çekmeye kalkışmışlardı. Elçiler le görüşmek için yemekten kalkan II. Abdülhamid Han, Ermeni meselesinin konuşulmak isten diğini görünce elçileri sarayın salonlarından birine götürdü. Burada yığınlarla duran, hepsi Ermeni komitacılarından toplanmış silah ve cephaneyi gösterdi ve tercümana talimat verdi:-Bu efendilere söyleyiniz ki, Rusya tebeası Ermeniler, tebea-yı şahanem olan Müslüman lara bu silahlarla tecavüz etmişlerdir. Bunların fabrikası memalik-i şahanemizde yoktur.Sonra sefirleri ikinci bir odaya götüren padişah, burada istif edilmiş bir yığın sopayı gösterdi ve:-Kendilerine şunu da anlatınız ki, tebeam da bu sopalarla kendilerini müdafaa etmişlerdir. Bu değnekler bizim ormanlarımızdan tedarik edilmiştir. 

Devamını oku...

SENİN GİBİ BİR KUMANDANIN KILICI ALINMAZ

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazar, 09 Ekim 2005

Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa, kaleyi büyük kuvvetlerle aylarca kuşatan Rus ordu suna yaralı olarak esir düşmüştü. Topallaya topallaya merdivenlerden çıkarken Rus Çarı II. Alexandr ve bazı generaller onu odada bekliyorlardı. Osman Paşa Rus Çarının huzuruna getiril di. Çar ve Osman Paşa birbirleirne bakıştılar. Osman Paşa’nın bıraktığı tesir pek kuvvetliydi. Herkes büyük bir adamın huzurunda bulunduğundan heyecan içindeydiler. Alexandr tercüman vasıtasıyle:-Kumandan! Plevne’den nereye gidiyordunuz? Bilmiyor musunuz ki, Rus askeri sizi muhasara etmişti, dedi.  Osman Paşa:-Biliyorum. Fakat tutabildiğim mahalle gitmek üzere askerinizi yarıp çıkacaktım.-Niçin silahlarınızı teslim etmediniz?-Devletim bana, düşmanı gördüğün zaman silahını terket demedi. Buraya beni kavga için gönderdi. Çok kere düşman çokluk olduğu halde yine harp kazanılır. Nitekim bizim sizinle olan muharebelerimiz gibi.Bu askerce sözler Rus Çarı’nın hoşuna gitti:-Bravo!.. siz Osmanlı ordusuna şeref bahşettiniz. Hakikaten cesur bir adamsınız. Bizim yanımızda bulunduğunuz müddetçe üniformanızı, kılıcınızı ve nişanlarınızı taşımak hakkına sahipsiniz. Sizin gibi bir kumandanın kılıcı alınmaz. Burada ve Rusya’da kılıcınızı taşıyınız. Rusya’da bir Mareşal gibi kabul olnacaksınız!..

Devamını oku...

NE DEDİLER

1001 Osmanlı Hikayesi

Cumartesi, 08 Ekim 2005

Rusya ile Osmanlı Devleti arasındaki savaşı bitirmek ve anlaşma sağlamak üzere Avrupa devletleri elçileri İstanbul’a gelmişlerdi. 23 Aralık 1876 tarihinde düzenlenen konferansa, Osmanlı hariciyesinden Saffet Paşa başkanlık ediyordu.Bir anda yüzlerce top gümbürdemeye başladı. Yabancı elçiler bunun ne olduğunu daha sormadan Saffet Paşa ayağa kalkarak:-Atılan bu toplar, Osmanlı Devletinde meşruti bir idarenin ve anayasanın kurulduğunu müjdeliyor, dedi. Yabancı elçiler, hiçbir şey olmamış gibi ilgi göstermediler.Bâbıâlî’de, Meşrutiyetin öncüsü olan Midhat Paşa, Safet Paşa’yı heyecanla bekliyor, yabancı elçilerin, ilan edilen meşrutiyet için ne düşündüklerini sormak istiyordu. Midhat Paşa biraz sonra Bâbıâlî’ye gelen Saffet Paşa’ya:-Ne dediler, ne dediler? Deyince, Saffet Paşa:-Ne diyecekler, çcuk oyuncağı dediler, cevabını verdi.

Devamını oku...

GAZİ OSMAN PAŞA VE ROMANYA PRENSİ

1001 Osmanlı Hikayesi

Cuma, 07 Ekim 2005

Gazi Osman Paşa esir edildikten sonra bir araba ile Bogot karargahına götürülüyordu. Yolda Romanya Prensi Karol kendisine yanaşarak, bu kahramanı tebrik etmek istedi. Fakat Osman Paşa, Karol’e sert sert baktı. Prens elini uzatarak; “Tebrik ederim” dedi. Fakat Paşa şiddetle reddetti. Çünkü Romanya asırlarca Osmanlı hakimiyetinde kalmış bir devletti. İşmdi tabi olduğu devlete isyan edip, ona karşı silah kullanmıştı. Bu sebeple elini vermedi. Sert bakışlı gözlerini Karol’e diktiği zaman, neye uğradığını bilemedi ve elini bir kabahatli gibi geri çekti. O anda Rus başkumandanı Grandük Nikola, Gazi Osman Paşa’nın yüzünü görmek için arabanın yanına yaklaştı. İki kumandan, iki saniye kadar birbirlerinin yüzüne bakıştılar. Nikola, Osman Paşa’nın elini sıkı sıkı tuttuktan sonra:-Plevne’yi müdafaa hususunda gösterdiğiniz iktidardan dolayı sizi tebrik ederim. Bu müdafaa, tarihin en parlak vak’alarındandır, dedi.

Devamını oku...

ASIL KAHRAMAN BUNLARDIR

1001 Osmanlı Hikayesi

Perşembe, 06 Ekim 2005

Gazi Osman Paşa ordusunun taarruzla yenilmez bir kuvvet olduğuna kanaat getiren Ruslar, bu defa bu orduyu dört taraftan kuşatarak, açlık ve cephane darlığı ile teslim almaya karar verdiler. Plevne’deki ordunun Süleyman Paşa ve Mehmed Ali Paşa ordularıyla irtibatını kesmek suretiyle yenilebileceğine inandılar. Ruslar, bütün dünyaya karşı şeref ve namuslarını ancak, Osman Paşa’yı esir almakla kurtarabileceklerdi. Plevne önlerinde kanlı çarpışmalardan sonra Hafız Ahmed Paşa ile 53 zabit ve 2235 askerimiz Ruslara esir düştü. 2000 askerimiz de şehid olmuştu. Rusların zayiatı da 118 zabit ve 3203 askerdi. Rus generali Gorko, esir alınan Hafız Ahmed Paşa’yı yanına getirterek, ona elini uzattı ve:-Ben sizi bir kahraman olarak tanırım, dedi. Hafız Ahmed Paşa da cevap olarak, yerde kanlar içinde yatan şehidleri göstererek, yavaş ve titrek sesle:-Asıl kahraman bunlardır, dedi.

Devamını oku...

HEDİYE BASTON

1001 Osmanlı Hikayesi

Çarşamba, 05 Ekim 2005

1897 Osmanlı-Yunan harbi zaferle neticelenmişti. Sultan II. Abdülhamid büyük sevinç içndeydi. Harpte yaralananların hepsini İstanbul’a getirtmiş, bunları Gümüşsuyu hastanesi ile yeni yaptırdığı Şişli Etfal hastanesine yerleştirmişti. Hergün hastanelere adam gönderiyor, yaralıların vaziyetini öğreniyordu. Sultan Abdülhamid’in marangozluğa merakı vardı. Yıldız Sarayında bir marangoz atelyesi vardı ve devlet işlerinden yorulduğu zaman dinlenmek için buraya gelir, her biri sanat şaheseri kabul edilen ahşap eşyalar yapardı. Bir sabah yine atelyeye inmişti. Kapıdan girer girmez marangoz Mehmed Usta ile karşılaştı. Hemen ustaya:-Haydi bakalım Mehmed Usta! 150 tane baston ağacı kes...-Ferman efendimizin. Lakin bu kadar baston ağacı ne olacak?-Araştırdım, gazilerimizden 150 kadarının ayaklarından yaralandıklarını öğrendim. Bunlar iyi olsalar da yürümek için bastona muhtaç kalacaklar. Bunlara birer baston yapacağım ve hastaneden çıkıp memleketlerine giderken kendilerine hediye  edeceğim.

Devamını oku...

BU DEVLETİN AYAKTA KALMASI İÇİN

1001 Osmanlı Hikayesi

Salı, 04 Ekim 2005

Sultan II. Mahmud Han zamanında Harput’ta yetişen büyün alimlerden Abdurrahmân-ı Harpûtî, İstanbul'a gitti ise de bir vazîfe verilmemesi üzerine memleketine döndü. Burada tâliblere ders vermekle meşgûl oldu. Bir müddet sonra tekrar memleketini terk ederek İstanbul'a gitti. Bir gün vakit namazını kılmak için girdiği Ayasofya Câmiinin duvarında asılı bir levhaya gözü takıldı. Levhanın altındaki kâğıtta; "Bu levhadaki ibâreyi, her kim doğru olarak hâllederse, mükâfatlandırılacaktır." yazıyordu. Hemen bir kâğıda ibâreyi bütün kâideleri ile çözen Abdurrahmân-ı Harpûtî, kâğıdın altına "Daha başka mânâların da mevcûd olduğu ibâreden anlaşılmakta ise de, kâğıdım olmadığı için bu kadarıyla iktifâ edilmiştir." diye bir şerh koyarak adını ve adresini yazdı ve tahlilnâmelerin içine bıraktı.

Devamını oku...

BÜYÜK DEVLET OLMAK

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazartesi, 03 Ekim 2005

 Mısır hidivi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Fransa ile İngiltere’ye bir oyun oynamıştı. Takvimler 1801 yılını gösterirken, İskenderiye yakınlarında bir yerde, çok çok eski zamanlarda Sezostris tarafından yontturulmuş iki sütun vardı. Bunlardan biri çölün yumuşak kumlarına sere serpe uzanmış yatıyor; diğeri de zaman ile inatlaşır gibi hâlâ dimdik ayakta duruyordu. Her ikisi de yekpâre olan bu sütunlar, Kleopatra tarafından, artık harâbe olan ilk yerlerinden alınıp kendi adına inşâ ettirdiği mâbedde kullanıldığı için halk arasında, “Kleopatra sütunları” olarak biliniyordu. Kavalalı, bir gün yanına Fransız ve İngiliz askerî erkânını almış harâbeleri gezdiriyordu. Sütunların yanına geldiklerinde her iki heyetin kumandanlarına hitâben, “Bu sütunlardan birer tanesini beğeniniz” deyiverdi.

Devamını oku...

ŞEHİD SULTAN GENÇ OSMAN

1001 Osmanlı Hikayesi

Pazar, 02 Ekim 2005

26 Şubat 1618 günü babasının yerine tahta geçen amcası birinci Mustafa’nın rahat sızlığı yüzünden tahtı bırakmaya mecbur olması üzerine Osmanlı sultânı oldu.İkinci Osman’ın tahta çıkışının ilk aylarında İran ile barış antlaşması imzâlanarak harbe son verildi. 1620 yazında Halil Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması İyonya Denizini kuzeye doğru geçerek Otranto Boğazında Adriyatik’e geldi. Dıraz üssünde iki İtalya gemisini ele geçirdi. Daha sonra batıdan doğuya doğru Adriyatik Denizine geçerek Manfredonia Körfezine girdi ve İtalya’ya asker çıkardı. Kısa sürede Manfredonia liman ve şehrini fethetti. Halil Paşa bu zaferini Pâdişâha ve husûsî bir mektupla da şeyhi Üsküdarlı Azîz Mahmûd Hüdâi hazretlerine bildirdi ve çok hayır duâ aldı.Bu sırada Boğdan Voyvodası Gratiani Osmanlıya karşı cephe almıştı. İhâneti üzerine azledilen Gratiani Lehistan’a sığındı ve büyük destek gördü. Bu devletten aldığı 50-60 bin kişilik bir kuvvetle Osmanlı topraklarına saldırdı. Ancak Özi Beylerbeyi İskender Paşa, süratle harekete geçip bu kuvvetleri Turla Nehrini geçerken imhâ etti. Düşman ordusundan 120 top ile arabalar dolusu zahîre ganîmet olarak alındı.

Devamını oku...

MAHMUD HAN ZAFERE ULAŞTI

1001 Osmanlı Hikayesi

Cumartesi, 01 Ekim 2005

Sultan Birinci Mahmûd Hanın İran üzerine ordu gönderdiği sırada, Mehmed Emin Tokâdî hazretleri bir sabah vakti talebelerinden İshakzâde Yahyâ Efendinin evine gitti. Mübârek gözleri âdetâ kan çanağına dönmüştü. "Benim için bir oda ayırınız!" dedi. Sonra kendisi için ayrılan odaya girip, orada tefekküre, murâkabeye başladı. O gün ikindi namazı vaktinde abdest ve namaz için dışarı çıktı. Talebesi; "Bir mikdâr yemek yeseniz münâsib olurdu efendim." deyince; "Yok Yahyâ Efendi. Ben senden yemek isteyecek vakti bilirim." buyurup, tekrar odasına girdi. Ertesi gün ikindi vaktine doğru neşeli bir halde dışarı çıkıp; "Elhamdülillah! Allahü teâlâ duâlarımı kabûl buyurdu. Şu anda Mahmûd Han zafere ulaştı. Sultan Mahmûd'dan çok ikrâm gördüm. Şimdi de ona duâ ederek zafere ulaşmasına vesîle olduk. Böylece hakkını ödedik. Bu günü bu saati bir yere yazınız." buyurdu.Daha sonra Sultan Mahmûd'un zafere ulaştığı haberi geldi. Tam Mehmed Emin Tokâdî hazretlerinin zafere ulaştığını müjdelediği gün ve saate rastlıyordu.

Devamını oku...