I. Abdülhamid Han
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 26 Mart 2009
Ruslar 6 Nisan 1789’da Özi kalesine saldırdı. Kaleyi ele geçiren düşman, çoluk çocuk, genç yaşlı demeden tam 25.000 müslümanı katlettiler. Bu haber İstanbul’a ulaştığında, Sadrazam, padişaha arzetmek üzere saraya gitti ve Huzur-u Şahaneye kabulünü rica etti...
Celâlzâde Mustafa Çelebi
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 25 Mart 2009
On altıncı asır Osmanlı âlimi ve büyük devlet adamı. 1491 (H. 895) senesinde Tosya’da doğdu. 1567 (H.975) yılında İstanbul’da vefât etti.
Mustafa Çelebi ilk medrese tahsîlini memleketinde gördükten sonra İstanbul’a gelip, Sahn-ı Semân medreselerinde dânişmendliğe kadar yükseldi. Dîvânî yazıdaki üstün kâbiliyeti ve Vezîriâzam Pîrî Mehmed Paşa ile Nişancı Seydî Beyin kendisini himâye etmeleriyle, medrese hayâtından ayrılarak, genç yaşında devlet hizmetine alındı. Yavuz Sultan Selîm Han’ın iltifâtına mazhâr olup, 1516 senesinde Dîvân-ı Hümâyûn kâtipliğine tâyin edildi. Yavuz Sultan Selim zamanında ordu ile bütün seferlere katıldı. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman Han’ın seferlerine katıldı. Nişancılık rütbesine yükseldi.
Ziyâd bin Ebî Süfyân (radıyallahü anh)
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 24 Mart 2009
Hazret-i Muaviye’nin kardeşidir.
Belâzûrî’nin Ensâb-ül-Eşraf kitabında yazdığına göre, Ziyâd bin Ebî Süfyân vefâtına yakın şunları söylemişti:
Neccar İbrahim Efendi
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 22 Mart 2009
Anadolu’da yetişen büyük velîlerden olup 1746 (H.1159) senesinde İstanbul’da vefat eden ve Beşiktaş’ta Sinan Paşa Câmii yanında kabri bulunan Neccârzâde, dünyaya gelmeden önce babası İbrâhim Efendiye rüyâsında bir zât; “Allahü teâlâ sana sâlih bir evlâd verecek. Bu evlâdın âlim ve ârif bir zât olacak. Çok evliyâ ve sâlih Müslüman yetiştirecektir. Doğduğu zaman ismini Mustafa koyunuz ve iyi yetişmesi için çok gayret ediniz.” demişti. Bunun üzerine o doğunca babası ismini Mustafa koydu. Yetişmesinde büyük bir dikkat ve titizlik gösterdi.
Muhammed Sıddîk Keşmî
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 21 Mart 2009
Hâşim-i Keşmî, Hindistan’da yetişen evliyânın büyüklerindendir. Küçük iken, Hân-ı Hânân Abdürrahîm’in sohbetinde bulundu. Bunun vâsıtası ile Hâce Bâkî-billah’ın sohbeti ile şereflendi. Bu hocasının vefâtından sonra, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbeti ve hizmetine kavuştu.
Kâf-zâde Abdülhay Efendi
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 20 Mart 2009
Kâf-zâde Abdülhay Efendi, Osmanlı âlimlerinden ve şâirlerindendir. “Kâf-zâde” diye meşhûr olmuştur. Babası, Birinci Sultan Ahmed Hân zamânı âlimlerinden, Kâf-zâde Feyzullah Efendi’dir. Ebüssü’ûd Efendi’nin dâmâdı olan Ma’lûl-zâde Efendi’nin torunudur. 998 (m. 1589) senesinde İstanbul’da doğdu. 1031 (m. 1622) senesinde İstanbul’da vefât etti. Zincirlikuyu’da dedesi Ma’lûl Emîr Efendi Mektebi bahçesinde defnolundu.
Kefevî Hüseyin Efendi
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 19 Mart 2009
Kefevî Hüseyin Efendi, aslen bugünkü Kırım’da bulunan Kefe’dendir. 1010 (m. 1601)’da Mekke’de vefât etti...
Memleketinde zamânının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti. Daha sonra İstanbul’a gelip Medîne-i münevvere kadısı Dâvûd-zâde Efendi’nin hizmetinde bulunup, ilim tahsîl etti ve onun yanında mülâzım (stajyer) olarak vazîfe yaptı.
Çanakkale geçilmez... Cevat Paşanın rüyası
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 18 Mart 2009
Yine böyle bir Mart ayı... Çanakkale Savaşı bütün şiddetiyle devam etmektedir... Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa bir gece çok enteresan bir rüya görür. Rüyasında kulağında yankılanan ses şöyle demektedir: “... Deniz üzerine bak! Denize doğru nazar eden Cevat Paşa dalgalar arasında çiçeklerle bezenmiş pırıl pırıl “Kef” ve “Vav” harflerini görür. Heyecanla uyanan Cevat Paşa, rüyaya bir anlam veremez...
Muhammed Nasûhî Efendi
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 16 Mart 2009
Muhammed Nasûhî Efendi, 1647 (H.1057) senesinde doğdu ve 1718 (H.1130) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri Üsküdar, Doğancılar’da Nasûhî Dergâhı bahçesindedir...
Ahi Evran ve Fatıma Bacı
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 16 Mart 2009
Dün bahsettiğimiz gibi, Ahî Evran, beş yıllık tutukluluk süresini bitirdikten sonra Denizli’ye gitti. Bir müddet sonra Sadreddîn-i Konevî hazretlerinin isteği üzerine, diğer ulemâ ile birlikte Konya’ya döndü. Konya’da bir müddet ikâmet edip, Müslümanları irşâd ile meşgûl oldu...