Velîler, lamba gibi aydınlatırlar

Muhammed Dehlevî hazretleri Çeştiyye evliyâsının büyüklerindendir. 1383 (H. 784)’de Hindistan'da Serhend'de doğdu. Delhi’de Nasîruddîn Mahmûd'un sohbetlerinde kemâle geldi. Bu zâtın en büyük talebelerinden ve halîfelerinden oldu. 1486 (H.891) senesinde Delhi'de vefât etti. Kıymetli eserler yazmış olup Bahr-ul-Me'ânî adlı eserdeki kelimeler, Kur'ân-ı kerîmin açıklamasıdır. Onun için çok kıymetlidir.

O bu eserle ilgili olarak; eseri yazarken rüyâmda Kuba Mescidinde, Resûlullah efendimiz ile Eshâb-ı kirâmın hepsini ve hocama kadar gelen bütün büyük velîleri gördüm. Peygamber efendimiz bana; "Ey oğlum! Bahr-ul-Me'âni'yi getir" buyurdu. Ben yazdıklarımı verdim. Gözden geçirdi ve Allahü teâlâya hamd edip; "Allahü teâlâ ilmini artırsın" buyurduktan sonra Farsça olarak; "Ey Eshâbım! Bu Bahr-ul-Me'ânî'nin müellifi öyle birisidir ki, bütün Kur'ân-ı kerîmin mânâlarını beyân ediyor. Eğer bütün yeryüzünde ilim kalkmış, ilimden bir yaprak bile kalmamış olsa bu şahıs, kalemi eline alıp, bütün ilimleri ezberden yazabilirdi" buyurdular. Sonra kitabı hazret-i Ali'ye verdiler. O da mütâlaa ettikten sonra Hasan-ı Basrî'ye verdi. O da Hâce Abdülvâhid bin Zeyd'e verdi. Şeyh Nasîruddîn Mahmûd'a gelinceye kadar herkes birbirine verdi" demektedir.

Yine bu eserde; ebdâl, evtâd, aktâb, efrâd diye bilinen evliyâullah ile diğer Allah adamlarının sayıları, isimleri, mertebeleri, zikirleri, ömürleri, hâlleri ve kısımları gâyet açık ve geniş olarak anlatılmıştır. Kendisi; "Bu zâtlar ile ayrı ayrı görüştüm. Her birinden çok faydalar elde ettim. Hepsinin makamlarını, mertebelerini de müşâhede ettim" demiştir.

Velîlik üzerine efrâdlarla ilgili olarak sorulduğunda buyurdu ki:

"Ey dostum! 'Efrâd' denilenlerin adedi belli değildir. Sayıları pek çoktur. Bunlar, insanların gözlerinden saklıdırlar. Onları ancak kutb-ı medâr denilen büyükler ve kutublardan da bâzısı bilir ve görür."

"Evliyâ, bütün gizliliğine ve tanınmamasına rağmen bir lamba gibidir. Etrâfını aydınlatır. İnsanlar, kendilerine gelen birçok faydalı şeyin onun sebebi ve hürmetine geldiğini anlayamazlar. Bunun böyle olduğunu, çoğu zaman velînin kendisi bile bilmez."

"Velîlerden bir zât, şarkta Allahü teâlânın dînine âit bir şey konuşsa, garbda bir kimse o velînin sözlerini duyup kabûl etse ve bunlara tâbi olup, uysa, nasîbi kadar o velînin nûrundan istifâde eder. Aradaki uzaklık istifâdeye mâni olmaz."

Toplam Görüntülenme: 151

Yayın tarihi: Perşembe, 26 Ocak 2023

Bunları okudunuz mu?