Cevhere Berâsîyye

Cevhere Berâsîyye, evliyâ hanımlardandır. Bağdât’ta yaşadı. Doğum ve vefât târihleri kesin olarak bilinmemektedir. Cevhere Hanım, sâlih bir zât olan Ebû Abdullah el-Berâsî ile evlendi. Hanımlar her gün onun evine gelirler kendisinden nasihat isterlerdi. Onlara buyurdu ki:

“EN KIYMETLİ ŞEY VAKİTTİR”
“Birbirlerine muhabbet ve dostlukları çok kuvvetli olan iki kardeşten birinin, diğerinden az da olsa çekinmesi, mutlaka birinin kusuru sebebiyledir.”
“Allahü teâlânın ihsân ettiği nîmetlerin çokluğunu göreceksin. Bir de, O’na karşı yaptığın ibâdet ve tâatlerdeki kusurlarını göreceksin. Bu iki görüş arasında meydana gelen hâle hayâ denir.”
“Allahü teâlâ her şeyi kıymetli yaratmıştır, ama bir şeyi en kıymetli yaratmıştır. O da vakittir. Vakit zâyi olursa tekrar elde edilmesi mümkün değildir. Bunun için en kıymetli şey vakittir.”
“Müslüman temiz toprağa benzer. Temiz toprağa her şey atılır. Ezilip, hakâret görür. Lâkin ondan hep güzel, temiz, faydalı şeyler çıkar.”
“Fakirlik, kimseden bir şey istememek ve kimseye îtirâz etmemektir.”
“Bir kimsenin havada bağdaş kurup oturduğunu görseniz, İslâmiyetin emir ve yasaklarına uymaktaki hassâsiyetine bakınız. Eğer bu tam ise ona uyabilirsiniz. Eğer emir ve yasaklara uymakta (çok az da olsa) bir gevşekliği varsa hemen ondan uzaklaşınız, çünkü zararı dokunur.”
“İlim, kendi haddini bilmek; tasavvuf, kalbi temizlemektir.”
“Şükretmek, kendini bu nîmete ehil ve lâyık görmemektir.”
“Sabır, yüzü ekşitmeden, acıyı yudum yudum içine sindirmektir.”
“İnsanın, Allahü teâlâya kavuşturan yolda yürümesi, Peygamber efendimize ve O’nun hakîkî vârisi olan büyük âlimlere tam tâbi ve teslim olmakla mümkündür. Şüphe çukuruna ve bid’at karanlığına düşmüş olanlar bu yolda yürüyemezler.”
“Allahü teâlânın rızâsına nasıl kavuşulur?” diye sorulunca; “Dünyâya düşkün olmayı terk et, kavuşursun. Nefsin hevâsına uyma ulaşırsın” buyurdu.

“BU NE HÂLDİR?..”
Ebû Abdullah el-Berâsî anlatır: 
“Bir gün Cevhere Hanım bana; ‘Ey efendi! Kadınlar Cennet’e girdiklerinde süslenir ziynetlenirler mi?” diye sordu. Ben de evet dedim. Bunun üzerine bir feryat koparıp bayılıp, yere düştü. Daha sonra kendine geldi. Ona; ‘Bu ne hâldir?’ dedim. Bana; ‘Şu hâlimi düşünüyorum da dünyâ nîmetlerinden kavuştuğum şeyler beni korkutuyor ve âhirette mahrûm kalacağımı zannettim’ diye cevap verdi. Bundan sonra hastalandı ve kısa bir zaman sonra da vefat etti.”

Toplam Görüntülenme: 1290

Yayın tarihi: Cuma, 25 Haziran 2010

Bunları okudunuz mu?