Ebû İshâk-ı Sa’lebî

Ebû İshâk-ı Sa’lebî hazretleri, İran’da yetişen büyüklerdendir. Tefsîr, kırâat, hadîs, târih, Arab dili ve edebiyatı ilimlerinde büyük bir âlimdir. Vâiz idi. “Keşf ve Beyân” adında büyük bir tefsîr kitabının sahibidir. Çok hadîs-i şerîf ezberlemiştir. 427 (m. 1035) senesinde, Nişâbûr’da vefât etti. Ebû İshâk-ı Sa’lebî’nin tefsîrinden seçmeler: 

Bekâra sûresi ikiyüzseksenaltıncı “Ey Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin musîbetler gibi bize ağır yük yükleme” meâlindeki âyetin tefsîrinde diyor ki: 

Eyyûb aleyhisselâma, bu uzun belâ içerisinde, sana en zor ne geldi? diye sorduklarında: “Düşmanların serzenişi (başa kakması) her şeyden daha zordur” buyurdu. Bu konuda başka tefsîrler de yazıyor: Yûsuf aleyhisselâmı, kardeşleri kuyuya attıkları zaman, kuyunun dibinde taş vardı. Mübârek dizi o taşa geldi O kadar canı yandı ki, kardeşlerinin cefasından ve babasının ayrılığından daha zor oldu Bütün, gece, onun ağrısından inledi. Seher vakti olunca, Allahü teâlâ acısını durdurdu. Cebrâil aleyhisselâm gelip; “Ey Yûsuf! Rabbin sana selâm gönderiyor ve ‘Bu derin kuyunun dibinde, bu elem ve acı ile nasılsın?’ diye soruyor” dedi. Bundan sonra Cebrâil aleyhisselâm; “Ey Yûsuf! Duâ et, ne arzu ediyorsan dile, Rabbin Sana verecek” dedi. Ey Cebrâil, benim için sen duâ et dedi. Cebrâil aleyhisselâm onun için duâ etti ve o da âmin dedi. Sonra, ey Cebrâil, ben duâ edeyim, sen âmin söyle dedi. Ellerini kaldırıp, duâ etti. Ve hazreti Cebrâil âmin dedi. Yâ Rabbî, bu seher vaktinde bana şifâ gönderdiğin gibi, dünyânın sonuna kadar, bütün hastalara, seher vaktinde şifa gönder” dedi. Allahü teâlâ, duâsını kabûl buyurdu. Bunun için, bir hasta ne kadar hasta olsa da, seher vaktinde rahatlar. Bu, Yûsuf aleyhisselâmın duâsı bereketi iledir... 
Allahü teâlâ, Bekâra sûresi yüzellibeşinci âyet-i kerîmesinde meâlen, “Ey mü’minler! (İtaatkârı, asi olandan ayırd etmek için) sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsûllerden yana eksiltmekle, and olsun imtihan edeceğiz. Ey Habîbim! Sabredenlere (lütuf ve ihsânlarımı) müjdele!” buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde; İmâm-ı Şafiî’den rivâyetle buyurdu ki: “Bu âyet-i kerîmedeki korku; Allah korkusu, açlık; Ramazân-ı şerîf orucu, mal noksanlığı; zekât ve sadaka vermek, can ise; hastalık, hayvan ve çocuğun ölmesidir... 

Toplam Görüntülenme: 710

Yayın tarihi: Perşembe, 11 Ekim 2012

Bunları okudunuz mu?