Günah işlemekten bir türlü kurtulamıyorum
Seyfeddîn Muhammed Saîd hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1872 (H.1289) senesinde Cizre'de doğdu. Tahsil çağı geldiğinde Şeyh Muhammed Ali Tavîlî'nin yanında ilim öğrenmek için gitti. Muhammed Ali Tavîlî'nin sohbetleriyle kısa zamanda kemâle geldi. Hocası ona icâzet vererek Cizre'ye halîfe tâyin etti. Muhammed Saîd, Cizre Ulucâmi'de ders vermeye, vaaz ve nasîhatlerde bulunmaya başladı. Birçok kimse Muhammed Saîd'in sohbetlerinde doğru yola kavuştu...
Bir gün alkolik birisi Muhammed Saîd'in yanına gelip; "Efendim! Tövbe edeceğim fakat içkiden bir türlü kurtulamıyorum. Artık bu, irâdemin dışında bir hâl" deyince, Muhammed Saîd; "Her günahtan tövbe ederek yapmamaya azmet. İçkiyi de içemeyeceksin" buyurdu. O kişi; "Kendimi tutamıyorum" deyince, Muhammed Saîd; "İçebilirsen iç" buyurdu. Bunu bir müsaade zanneden alkolik, tövbe etti. Öğle saatlerinde meyhâneye gitti. Ne zaman kadehi eline alsa, kadehin içinde Muhammed Saîd'in kamasının ucunu gördü. Meyhâneciyi çağırıp bardağı değiştirdi. Bu değiştirme üç sefer tekrarlandı. Her seferinde bardağın içinde Muhammed Saîd'in kamasının ucu duruyordu... Sonunda meyhâneden çıktı ve doğruca onun vaaz verdiği câmiye gitti. Muhammed Saîd onu görünce; "Üç kerre yetmedi mi? Bardağını bir daha değiştirseydin, kama ile iki parça olurdun" buyurdu... O zât, Muhammed Saîd'e talebe oldu ve ömrünün sonuna kadar tövbesini bozmadı. Seyfeddîn Muhammed Saîd hazretleri, 1913 (H.1331) senesinde Cizre'de vefât etti. Vefâtından seneler sonra, aynı mezarlığa bir kişiyi defnettiler. Akşam rüyâda bu kişiyi Muhammed Saîd'in talebelerinden birisi gördü. O kimsenin başında iki suâl meleği duruyordu. Defnedilen kişi korkudan titriyordu. Yüzü ve vücudu simsiyahtı. Suâl meleklerine cevap verecek bir hâli yoktu. Bu sırada bir nûr kabrin içini kapladı. Nûr coşup dalgalar hâlinde ölünün vücuduna çarpıyor, çarptıkça beyazlaşıyordu. Sonunda bütün vücûdu nûr kesildi. Meleklerin bütün suâllerini cevaplandırdı... Ertesi gün bunun kim olduğunu merak eden talebe, hemen araştırdı. Bir bakkal olduğunu, köylünün haklarını karıştırdığını, fakat bir gün Muhammed Saîd'in sohbetinde bulunup, ona muhabbet etmiş olduğunu öğrendi. Bu durumun hocasının bereketiyle olduğunu anladı.
Toplam Görüntülenme: 53
Yayın tarihi: Çarşamba, 24 Ocak 2024
Bunları okudunuz mu?
- Nâfilenin kıymeti, farzın yanında hiç gibidir
- Şeytan akıllı müminin yanında duramaz
- Allah adamları ölü kalpleri diriltmeye çalışmışlardır
- Gasbedilen bir mal, alanın mülkü olmaz!
- Dünyada, ümit ve belâ beraberdir!
- Korku ve ümit, âhiret inancından doğar
- Her harfin kendine has manâları vardır
- Yolumuzun esası, zaruri olan ile yetinmektir
- Her varlık, Allah'ı tesbih eder
- O gâzilerle harp etmek akıllıca bir iş değildir