Kelâm ve fıkıh âlimi Ebû İshâk İsferâînî

Kelâm ve fıkıh âlimi Ebû İshâk İsferâînî İ’tikâd Risalesi’nde buyuruyor ki: Biliniz ve i’tikâd ediniz ki; âlem, Allahü teâlâdan başka olan mâsivâdır (her şeydir). Yine i’tikâd ediniz ki, âlemi bir yaratan vardır. Bu yaratıcı kadîmdir. Mahlûkattan hiçbir şeye benzemez. Zihinlerde, vehimlerde kabul edilebilecek bir sıfat olarak tasavvur edilemez...

“SIFATLARI EZELÎ VE EBEDÎDİR”
Yine inanmalıdır ki, Allahü teâlâ haydır (diridir ölmez), âlimdir, kadirdir, mürîddir (dileyici), semî’dir (işitici), basîrdir (görücü), mütekellimdir (konuşucu). O’nun hayat, ilim, kudret, irâde, semi’, basar, kelâm ve tekvin sıfatları ezelîdir ve ebedîdir. Allahü teâlâ bu sıfatlar ile muttasıftır. Bu sıfatlardan hiçbiri mahlûkların sıfatlarına benzemez...
Yine i’tikâd etmelidir ki, Allahü teâlâdan başka ilâh yoktur. O’ndan başka bir yaratıcı yoktur. O birdir, vehimde kısımlara, akıllarda cüzlere ayrılmaz...
Yine i’tikâd etmelidir ki, muhdes (sonradan yaratılanlara) olanlara caiz olan şeyler veya Allahü teâlâyı muhdes zannettirecek şeylerin O’na isnadının caiz olmadığına inanmak lâzımdır. Bunun ma’nâsı Allahü teâlâya, hareket, sükûn, bir araya gelme, ayrılma, bir hizada durma, karşı karşıya durma gibi fiiller isnâd edilemez...
Yine i’tikâd etmelidir ki, Allahü teâlâ zâtı ile kâimdir. Mekândan, O’na hulul edecek cisimden ve zamandan münezzehtir. O’nun için cihetler (ön, arka, sağ, sol, üst, alt) yoktur. Allahü teâlâ bu cihetlerden münezzeh olarak Cennette görülecektir.
Yine biliniz ki, Peygamber göndermek, Peygamberlere kitablar indirmek, emir ve nehiyleri va’d ve vaîdler, Peygamberlerin emrettikleri şeylerin hepsi haktır. Ondan haber verdikleri şeyin hepsi doğrudur. Peygamberlerin söylediklerini terk etmesi caiz değildir.

“İMAN İLE ÖLEN CENNETTEDİR”
Yine inanmalıdır ki, Muhammed aleyhisselâm, Allahü teâlânın peygamberidir. O’nun mu’cizesi Kur’ân-ı kerîmdir. Dîni, İslâmdır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), haşr ve neşri, kabir azabını, tâat (ibâdet) ehlinin sevabını, mâsiyet (günah) ehlinin azabını (cezasını), îmân ile ölenin; tövbe ile veya şefaat ile Cennete gireceğini haber verdi...
Ebû Hâtem el-Abdevî şöyle anlatır:
Ebû İshâk bir gün, “Ölümümün Nişâbûr’da olmasını arzu ediyorum. Bu beldenin kıymetli insanları namazımı kılsınlar” dedi. Kısa bir zaman sonra, 418 (m. 1027) yılında Aşure Günü vefât etti. Namazını İmâm el-Muvaffak kıldırdı.

Toplam Görüntülenme: 1463

Yayın tarihi: Çarşamba, 07 Ocak 2009

Bunları okudunuz mu?