Muhammed Urre

Muhammed Urre hazretleri, Şam’da yetişen Şâfiî mezhebi âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. Tasavvufta Düsûkiyye koluna mensub idi. Doğum târihi bilinmemektedir. 1590 (H.999) senesinde vefât etti. 
Muhammed Urre hazretleri, Rodos’un fethi sırasında, Kânûnî Sultan Süleymân Hânın önünde bizzat çarpıştı ve askeri gayrete getirerek, dualar ederek fethin müyesser olmasında tesiri oldu. Vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

“İnsan her gün kendisini hesaba çekmeli, yaptıklarından üzüntü ve pişmanlık duymalıdır. Her gece yatarken, (Sübhânallahi velhamdü lillahi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber) yüz defa okursa, tesbîh ve tahmîd ve tekbîr eylemiş olur. Böylece, muhâsebe yapmış olur. Kendini hesâba çekmiş sayılır. Tesbîh söylemek, tevbenin anahtarıdır. Bunu çok okumakla, kusurlarının, günâhlarının affedilmesini istemiş olur. Bu günâhlardan dolayı, Hak teâlâya bulaştırılmış olan lekeleri tenzîh ve taktîs etmiş olur. Günâh işleyen bir kimse, bu emirlerin ve yasakların sahibinin azametini ve kibriyâsını düşünmüş olsaydı Onun emirlerine karşı gelemezdi. Günâhları yapması, Onun emirlerine ve yasaklarına kıymet vermediğini göstermektedir. Böyle şeyden, Allahü teâlâya sığınırız. (Tenzîh) kelimesini, [yâni yukarıda yazılı olan tesbîhi] çok okumakla, bu kusur affolunur. 
(İstigfâr) etmek, günâhların örtülmesini istemektir. (Tenzîh) kelimesini okumak ise, günâhların yok olmasını istemektir. O nerede, bu nerede? (Sübhânallah) şaşılacak bir kelimedir. Söylemesi çok kısadır. Manâları ve faydaları ise pekçoktur. 
(Tahmîd) kelimesini çok okumakla, Allahü teâlâya şükredilmiş olur. Onun verdiği nîmetlerin şükrü yapılmış olur. 

ONA YAKIŞAN HAMD!.. 
(Tekbîr) kelimesi, Allahü teâlânın, kulların yaptığı şükürlerden çok yüksek olduğunu, Ona yakışan şükür yapılamayacağını göstermektedir... Ona yakışan hamd, ancak Onun tarafından yapılabilir. Bunun içindir ki kendisi, Sâffâti sûresinin son âyetinde, (Sübhâne Rabbike Rabbil’izzeti...) buyurmuştur. Kendini hesâba çekmek isteyenler, bu âyet-i kerimeyi çok okumalıdır. Böylece istigfâr ve şükretmiş olurlar. İstigfâr ve şükredemediklerini de ve kusurlarını da bildirmiş olurlar. Yâ Rabbî! Bizim kusurlu, bozuk olan duâlarımızı, tevbelerimizi kabûl buyur! Sen her şeyi işitir ve bilirsin.” 

Toplam Görüntülenme: 894

Yayın tarihi: Çarşamba, 25 Ocak 2012

Bunları okudunuz mu?