Murâd-ı Münzâvî hazretleri

Murâd-ı Münzâvî hazretleri, İstanbul’da medfûn bulunan (Eshâb-ı kirâmdan sonra) en büyük üç evliyâdan biridir. (Diğer ikisi Mehmed Emin Tokadî ve Abdülfettâh-ı Bağdâdî el-Akrî’dir.) 1644 (H.1054) senesinde Buhârâ’da doğdu. Seyyid, yani Resulullah Efendimizin evladındandır...

ÜÇ YAŞINDA FELÇ OLDU!..
Murâd-ı Münzâvî, henüz üç yaşında iken ayakları felç oldu. Kötürüm bir hâlde kaldı. Fakat ayakları sağlam olanlardan daha çok dünyâyı dolaştı. Keşmîr’e gitti. İlim tahsîline devâm edip, sevenlerinin yardımı ile Kâbe-i muazzamayı ve Resûlullah efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret etti. Sonra Hindistan’a gitti. Aklî ve naklî ilimleri, maddî ve mânevî kemâlâtı kendisinde toplayan, yüz kırk bin talebesini vilâyet, velîlik makâmına kavuşturan ve Silsile-i aliyye büyüklerinden olan Muhammed Ma’sûm Fârûkî hazretlerine talebe oldu. Otuz sekiz yaşında İstanbul’a döndü. Eyyûb Sultan hazretlerinin kabri civârında ikâmet etti. Kerâmetleri her tarafa yayıldı. 1719 (H. 1132) senesinde İstanbul’da vefât etti.
Murâd-ı Münzâvî hazretleri buyurdu ki:
“Allahü teâlâ insanın yüreğine rûh âleminden bir gönül yâni kalb yerleştirmiştir. Bu gönülün; bilmek, tanımak, istemek, sevmek gibi husûsiyetleri vardır. Meselâ bu gönüle birbirine zıt iki şeyin sevgisi sığmaz. Bu gönüle; kendisini yaratanı bilmek, O’nu sevmek, rızâsına kavuşmayı arzu etmek, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmanın yolu olan Resûlullah’a her bakımdan tâbi olmak, O’ndan başka her şeyden alâkayı kesmek, bu geçici dünyâda kalb huzûru içinde vakti Allahü teâlâya ibâdetle geçirmek ve Allahü teâlânın rızâsına muvâfık şekilde konuşmak lâyıktır. Böyle bir gönüle sâhip olmayan bir kimse, insan sûretinde bir mahlûktur. Böyle bir saâdetten mahrûm olan kimse, kat’î olarak hastadır. 

BUNUN İLACI NEDİR?..
Bunun ilâcı ise, gafletten uyanıp pişman olmak, af ve mağfiret etmesi için Allahü teâlâya yalvarmak, kabûlünü, tevfîkini ve yardımını istemek, üzerinde bulunan Allahü teâlânın ve kulların haklarını ödemek, hak sâhiplerini râzı etmektir. Eğer o anda bu hakları ödemek gücüne sâhip değilse, bunları gücü yettiği zaman ödemeye kat’î karar vermeli, sünnet-i seniyyeye uyup, işlerinde azîmetlere (nefse zor gelen şeylere) sarılmalı, bid’at ve ruhsatlardan sakınmalı, her işinde ve her hâlinde Resûl-i ekreme ve O’nun Eshâb-ı kirâmına tâbi olmalıdır.”
Murâd-ı Münzâvî hazretleri vefat etmeden önce buyurdu ki: 
“Muhabbet kesbî değil (çalışmakla kazanılmaz) vehbîdir. Her kime muhabbet verilirse, bir daha geri almazlar.”

Toplam Görüntülenme: 1261

Yayın tarihi: Pazartesi, 10 Mayıs 2010

Bunları okudunuz mu?