Vecîhüddîn Ömer Efendi

Vecîhüddîn Ömer Efendi, evliyânın büyüklerinden olup Hazreti Ebû Bekr’in neslindendir. İlk zamanlarında memleketin ileri gelen âlimlerinden olup, fetvâlar kendisine sorulurdu. Bu sırada tasavvufa meyledip, kemâle ermiştir. Sühreverd’de doğup, Bağdat’ta yetişti... 

Bir defâsında hasta oldular. Sevdiklerinden bâzısı; “Sultânım! İlaç alsanız olmaz mı?” dediler. “Bir tabib getirseniz iyi olur” buyurdu. Gelen tabib; “Birkaç gün tahammül edebilseniz de size falanca şerbeti içirsek, iyi gelir” dedi. Şeyh; “Bizim rahatsızlığımız şerbet ve macunla gidecek bir şey değil. O kendiliğinden gider” buyurup, bir kerre; “Hû” deyince hemen o anda tabib kendinden geçti. Nice zaman öyle kaldı. Sonra kendisine gelip, Şeyh’in huzûrunda îmâna gelip ona talebe oldu. Şeyh; “Bizim hastalığımız seni küfür hastalığından kurtarmak içindi. Yoksa bizim ilâca ihtiyâcımız yoktu” buyurdu. Şeyh iyileşip, çok zaman yaşadıktan sonra 1060 (H.452) senesinde vefât etti. Kabri Bağdat’tadır. 

Buyururlardı ki: “Hak yolu arayanlara onlara yol gösterecek bir mürşîd-i kâmil, rehber lâzımdır.” 

Yine buyurdular ki: “Dört kimseden şu dört işin meydana gelmesi güzeldir: 1) Bir pâdişâhın âdil olup, halka adâletle muâmele etmesi, 2) Âlimin, ilmi, âhiretle ilgili derecelere kavuşmayı kolaylaştırmak için öğrenmesi, 3) Tüccarın, bedeni kuvvet kazanıp, Allahü teâlâya ibâdete yardımcı olması için dolaşması, 4) Tövbe edip, tasavvuf yoluna girenin bunu Allah için yapmış olması. 

Dört iş vardır ki, onlardan sakınmak lâzımdır: 1) Pâdişâhın zulme rızâ göstermesi, 2) Âlimin ilmini, dünyâlık ve dünyâ makamlarını elde etmeye vâsıta yapması, 3) Tüccarın bu işini mal toplayıp insanlar arasında parmakla gösterilmeye vâsıta yapması, 4) Tövbe edip tasavvuf yoluna girenin, riyâzet ve mücâhede ettiği halde, tasavvufun hakîkatinden gâfil, habersiz olması. Böyle olanların Allahü teâlânın gazâbına ve azâbına uğrayıp, Cehennem’e girmesi muhakkaktır...” 

 

“TÖVBENİN İCÂBI...” 

Bir gün de şöyle buyurdular: “Tövbenin icâbı, ibâdettir. Bir büyüğe bağlanmanın icâbı ise, ona itâattir. Kulluğun icâbı, tövbe etmek, dâimâ Allahü teâlâyı anıp, ibâdet üzere olmak ve her zaman hocasına itâatten ayrılmamaktır.” 

Ömer Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: “Tasavvuf ehli, kavuştukları mânâları, halleri, çoluk çocuğunu muhâfaza ettiği gibi korur.” 

Toplam Görüntülenme: 931

Yayın tarihi: Perşembe, 21 Haziran 2012

Bunları okudunuz mu?