Şâhî Mûytâb Hazretleri
"Bu zemânınız fırsattır. Fırsat da, büyük ni'mettir. Sıhhat ile ve üzüntüsüz geçen vakitler, bulunmaz ganimettir. Her sâati Allahü teâlâyı zikr etmek ile geçirmelidir. Resûlullaha uygun olan her iş, hattâ alışveriş bile zikr olur. O hâlde, her hareketin, her duruşun, Resûlullaha uygun olması lâzımdır. Böylece, hepsi zikr olur. (Zikr) demek, gafleti tard etmektir. Ya'ni, Allahü teâlâyı hâtırlamakdır. İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü teâlânın emrini ve yasağını gözetince, emir ve yasakların sâhibini unutmaktan kurtulur ve dâima zikr etmiş olur...Haccın hakikatı Müslümanlardan büyük bir topluluğun bir araya gelmesidir. Öyle bir vakitte bir araya gelirler ki, o vakitte peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlihler gibi Allahü teâlânın nimetlerine kavuşmuş olanların hallerini hatırlarlar. Hac ibâdetinin yapıldığı mukaddes yerler görülünce, Allahü teâlâ hatırlanır. Hac zamânı, Müslümanlar birbirlerinden istifâde ederler. Aynı zamanda hac meşakkatli bir yolculuk olduğu için, büyük bir gayret icâb ettirir. Nasıl yeni imânla şereflenen bir kimsenin daha önceki günahları siliniyorsa, ihlâsla yapılan ve kabûl olan hac da günahlar için keffârettir."
Şâhi Mûytâb hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
"HER MAHLUK MUHTAÇTIR!"
"İnsan demek, muhtaç demektir. Değil insanlar, her mahlûk muhtaçtır. Hattâ, insanın iyiliği, güzelliği, muhtaç olmasından ileri gelmektedir. İnsanın kulluk yapması, gönlü kırık olması, hep bu ihtiyâcındandır. İnsan muhtaç olmasaydı, âsi, taşkın, azgın olurdu... Mahlûklara gönül bağlamaktan kurtulmuş olan fakirler, sebeblere yapışmaya muhtaç oldukları zamân, bu ihtiyaçlarını, sebeplerin sâhibine, yaratıcısına söylerler. Sebeplere kavuşunca, Ondan bilirler. Gönderen de O, göndermeyen de O derler. Allahü teâlâ, birçok düzenler ve fâideler olması için, her şeyi sebeble yaratmaktadır. İyiliğe sebeb olanlara iyi, kötülüğe vâsıta olanlara kötü demiştir..."