KATEGORİ: Yolumuzu Aydınlatanlar
Muhammed Aleyhisselam
Âlemlerin efendisi Muhammed aleyhisselâm, hastalığı ağırlaşıp, şiddetli ağrılarının olduğu gün, Eshabını mescidde toplayıp buyurdu ki:
"Ey Eshabım! Bilmiş olunuz ki, aranızdan ayrılmam yaklaştı. Kimin bende hakkı varsa, istesin. Benim yanımda sevgili olan, benden hakkını istesin veya helal etsin ki, Rabbime ve rahmetine bunları ödemiş olarak kavuşayım..."
Bir Hikmet Ehli Abdullah Bin Muhammed
Abdullah bin Muhammed el-Osmâni, Mısır'da yaşayan evliyanın büyüklerindendir. Hazret-i Osman'ın soyundan geldiği söylenir. Bu sebeple kendisine "Osmâni" nisbesi verilmiştir. Doğum tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Kahire'de yaşamış ve orada vefat etmiştir.
Bu mübarek zat, haramlardan son derece sakınırdı. Bu sebeple Kahire'deki el-Hakim Camii'nde itikaf ederdi. Abdullah bin Muhammed el-Osmâni, hikmetli sözleriyle ve nasihatleriyle meşhurdur. İşte size o güzel sözlerden bir demet:
İdris Aleyhisselam
Melek-ül-mevt (Hz. Azrâil) İdris aleyhisselamı ziyâret etmek ve sohbette bulunmak için Allahü teâlâdan izin istedi. Allahü teâlâ ona müsâade etti. Azrâil aleyhisselâm, İdris aleyhisselâma gelip kendisinin Melek-ül-mevt olduğunu söyledi. "Allahü teâlâdan, seni ziyâret etmek ve seninle sohbet etmek için izin istedim ve geldim" dedi. Bunun üzerine İdris (aleyhisselâm) ona; "Senden bir ricâm var" dedi. Melek-ül-mevt; "Nedir?" dedi. İdris (aleyhisselâm); "Bir anlık benim rûhumu al" dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâ Melek-ül-mevt'e; "Onun rûhunu al" diye vahyetti. Melek-ül-mevt İdris aleyhisselâmın rûhunu aldı. Fakat bir müddet sonra Allahü teâlâ, tekrar iâde etti.
Şit Aleyhisselâm
Hazreti Şit (Şis), Âdem aleyhisselâmın oğludur. Babası ölünce, Peygamber oldu. Allahü teâlâ, buna elli suhuf (forma) gönderdi. Kâbe'yi taştan yaptı. Nûh aleyhisselâm bunun soyundan olduğu için tûfândan kurtulanlar ve bütün insanlar bunun çocukları olmaktadırlar. Bunun için, ikinci Âdem sayılır.
Hazreti Nuh'un Vefatı
Nuh aleyhisselâm vefatı yaklaştığı sırada yerine büyük oğlu Sâm'ı vekil bıraktı ve yanına toplanan oğullarına birtakım tavsiyelerde bulundu. Allahü tealaya ibadete devam etmelerini onlara emretti. Ayrıca oğlu Sam'a:
"Yavrum, kalbinde zerre miktarı şirk olduğu halde kabre girme! Çünkü Allahü tealanın katında müşrik olarak gelen kimse için bir mazeret, özür yoktur. Yavrum, kalbinde zerre miktarı kibir bulunduğu halde kabre girme! Çünkü kibriya, büyüklük Allahü tealaya mahsustur. Büyüklük taslayan kimseye azab eder...
İbrahim Aleyhisselam
İbrâhim aleyhisselâmın oğlu Hz. İsmail'e vasiyeti: "Ey oğlum! Alnında parlayan bu nûr, son peygamber Muhammed aleyhisselâmın nûrudur. Bütün baba ve dedelerimizin vasiyeti; bu nûru iyi muhâfaza edip, zâyi etmeyip ehline teslim etmektir. Bu mübârek nûru iyi muhâfaza et, nikâhlı, afif ve temiz kadınlara teslim eyle. Sen evlâdına da böyle vasiyette bulun." Bu hususta Hz. İsmâil'den kuvvetli söz alıp vasiyetini tamamladı...
Yâ'kûb Aleyhisselam
İsmi Yâ'kûb olup İbrânicede "Saffetullah", yâni "Allahü teâlânın sâf ve temiz kıldığı kul" mânâsına gelmektedir. Diğer adı "İsrâil" olup "Allah'ın kulu" mânâsına gelmektedir. İbrâhim aleyhisselâmın küçük oğlu olan İshâk aleyhisselâmın oğludur...
Yâ'kûb aleyhisselâmın on iki oğlu vardır. Bu yüzden, onun on iki oğlunun torunlarına Beni İsrâil, yâni (İsrâiloğulları) denilmiştir.
Yusuf Aleyhisselam
Yusuf alyhisselam, Yâ'kûb aleyhisselâmın oğludur. Hz. Yâ'kûb'un on iki oğlu vardı. Fakat hepsinden çok Hazret-i Yusuf'u severdi. Onda başka bir güzellik, başka bir zekâ ve kabiliyet belirtisi vardı. Daha on iki yaşında iken, bir gece rüyasında, on bir yıldız ile güneşin ve ayın kendisine secde ettiklerini görmüştü. Bu rüyasını babası Hazret-i Yâ'kûb'a söyledi. O da, kıskançlık doğurmasın diye: "Çocuğum, bu rüyayı kardeşlerine söyleme" diye tembih etti.
Eyyûb Aleyhisselâm
Eyyûb aleyhisselâm, Kur'ân-ı kerimde adı geçen peygamberlerdendir. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerimde meâlen buyurdu ki: "Nûh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz ve İbrâhim'e, İsmâil'e, İshâk'a ve Yâ'kûb'a, evlâdlarına, İsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleymân'a vahiy eylediğimiz ve Dâvûd'a Zebûr verdiğimiz gibi (Habibim) şüphesiz sana da biz vahyettik." (Nisâ sûresi: 163)