Yolumuzu Aydınlatanlar • 29.12.2005
Amr bin Âs hazretleri, İslâmiyeti kabûl ettikten sonra, eski hatâlarına çok pişman oldu. İslâma hizmet etmeyi, müşriklere karşı savaşmayı şiddetle arzû etti. Böylece büyük bir mücâhid oldu. Birisi, Amr bin Âs'a sordu:
-Siz akıllı adamdınız. Niçin İslâma girmekte geciktiniz?
-Biz yaş ve bilgi bakımından, bizden üstün kabûl edilen insanlarla beraberdik. Onlar, Resûlullah efendimizi Peygamber olarak kabûl etmediler. Biz de onlara tâbi olduk. Onlar gidip, sıra bize gelince, düşündük, inceledik, hakkın çok açık olduğunu gördük. Böylece İslâmiyet kalbime yerleşti. Resûlullah efendimizin, iyilik yapana öldükten sonra iyilik, kötülük yapana kötülük yapılacağı, sözünü içimde doğru buldum...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 30.12.2005
Nu'man bin Mukarrin hazretlerinin künyesi "Ebû Amr"dır. Kardeşleri, Suveyd bin Mukarrin ile Nuaym bin Mukarrin ile birlikte Hudeybiye Anlaşması'ndan önce Müslüman olmuştur. Kardeşleri de Hz. Nu'man gibi askerlik ve kahramanlık bakımından meşhur sahâbilerdendir. Nu'man bin Mukarrin, Resûlullah ile beraber Mekke'nin Fethine ve Huneyn Gazvelerine katılmıştır. Vedâ Haccı'nda da hazır bulunmuştur.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 31.12.2005
Sa'd bin Mu'âz hazretleri, Eshab-ı kiramın meşhurlarındandır. Muhammed aleyhisselâmın bi'setinin onuncu yılı başlarında Medine'den gelen 12 kişi, Peygamberimizle görüşüp Müslüman oldular. "Birinci Akabe Biatı" denilen bu görüşmeden sonra, Peygamber efendimiz, Kur'ân-ı kerimi ve İslâmiyeti öğretmek üzere, Mus'ab bin Umeyr'i Medine'ye gönderdiler...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 01.01.2006
Selmân-ı Fârisi hazretleri, İslamiyetin doğuşundan önce İran'da İsfehân şehrinde dünyaya gelmişti. Mecûsi idi. İrân'da iken kiliseye girip Hristiyan oldu. Babasının kendisine zulmetmesi üzerine Anadolu'ya kaçıp, kiliselerde hizmet etti. Nihayet Şâm'a geldi. Medine'de âhir zamân Peygamberinin çıkacağını bir papazdan işitti. Âlim oldu. Resûlullahın Medine'ye hicret edeceğini öğrendi. Fakat oraya girerken, köle yaptılar. Bir Yahudi onu satın aldı. Daha sonra Medine'de başka birine sattı. Hicretten sonra, Medine'ye gelerek, Peygamber Efendimiz'de evvelce işitmiş olduğu alâmetleri gördü. Hemen imân etti. Çok hâlis Müslümân oldu...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 02.01.2006
Müşriklerden bir heyet Medine'ye giderek Resûlullahın huzuruna çıkıp şöyle bir ricada bulundular: -Yâ Resûlallah! Bizim kabilelerimiz, İslâmiyeti kabûl ettiler. Yalnız Kur'ân-ı kerim öğretmenine ihtiyâcımız var. Lütfen bize; İslâmiyeti, Kur'ân-ı kerimi öğretecek kimseler yollar mısınız?
Sevgili Peygamberimiz kendilerine, 10 kişilik bir öğretmenler heyeti yolladılar. Başlarında, Âsım bin Sâbit hazretleri bulunuyordu. Bu öğretmenler kâfilesi, geceleri yürüyerek, gündüzleri gizlenerek Hüzeyl kabilesi topraklarında, Reci suyu başında, seher vakti konakladılar... Çok geçmeden kâfilenin etrâfı sarıldı. 200'den fazla silâhlı eşkıyâ oradaydı. Âsım bin Sâbit ellerini açarak şöyle duâ etti:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 03.01.2006
Ebû Hureyre hazretlerinin asıl adı Abdürrahmândır. Hicretin 7. senesinde Hayber'de Müslüman oldu. Gençliğinde fakirlik ve sıkıntı içinde yaşamıştır. Yemen'deki Devs kabilesinin ileri gelenlerinden ve meşhûr şâir olan Tufeyl bin Amr vâsıtasıyla iman ettiğinde 30 yaşını geçmişti...
Ebû Hureyre hazretleri, Eshâb-ı kirâm arasında en çok hadis-i şerif bilen ve rivâyet edenlerdendir. İsmi Abdurrahman bin Sahr'dır. Künyesi Ebû Hureyre'dir. Bu künyenin verilişini kendisi şöyle anlatır:
Yolumuzu Aydınlatanlar • 04.01.2006
İmran bin Husayn hazretleri, Eshab-ı kiramdandır. Huzaa kabilesinden olup, Hayber Gazasında, kız ve erkek kardeşi ile birlikte Müslüman olmuştur. Babasından evvel iman etmiştir. Babası Husayn, Peygamber Efendimizin yanına gelince, uygunsuz davranacağını sandığı için ayağa kalkmadı. Peygamber Efendimizin dâvetini kabul edip şehadet kelimesini getirmesi üzerine, yerinden kalkıp babasının elini ayağını öptü. Sırf Allah rızasını gözeterek yapılan bu hareket karşısında Peygamber Efendimizin ağladığı da nakledilmektedir...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 05.01.2006
Abdullah bin Selâm hazretleri, Eshâb-ı kirâmdan olup, Ensârın büyüklerindendir. Medine'deki Yahûdi Beni Kaynuka kabilesinden idi. Soyu Hz. Yûsüf'e dayanıyordu. Asıl ismi Husayn idi. Müslüman olunca Resûlullah efendimiz ona Abdullah ismini verdi...
Abdullah bin Selâm'ın imân ettiğine ve faziletine Kur'ân-ı kerimin bir âyet-i kerimesinin şehâdet ettiğini müfessirler ifâde etmektedirler.
Yolumuzu Aydınlatanlar • 06.01.2006
Resûlullahın âhirete irtihalinden sonra, Eshab-ı kirâmın her biri, onun ayrılık acısına dayanamayarak başka şehirlere hicret etmişlerdi. Hz. Ebû Talha da, ayrılık acısıyla Şam'a gitti. Burada uzun müddet kaldı. Medine'ye dönüp, Resûlullah'ın kabr-i şerifini ziyaret etmek arzusu her geçen gün fazlalaşmasına rağmen, ancak Hz. Ömer'in şehid edilmesine yakın bir zamanda gelebilmişti...
Yolumuzu Aydınlatanlar • 07.01.2006
Abdullah bin Mes'ud, Peygamber efendimizin müşaviri olup, her zaman Peygamberimizin huzuruna hatta evine girmeye izin verilmiş, eshâbın seçilmişlerinden, Cennetle müjdelenmişlerden idi. Hep Resûlullahın yanında bulunarak Kur'ân-ı kerimi iyi öğrendiği gibi pek çok da hadis-i şerif dinlemiş, ezberlemiş ve nakletmiştir.