Ebû Talha El-ensarî (radıyallahü Anh)
"Ben harbe gidiyorum!"70 yaşında bulunduğu sırada, bir gün Berâe (Tevbe) sûresini okurken 41'inci: "Ey mü'minler gerek hafif (süvari) gerek ağırlıklı (piyâde) olarak seferber olun ve mallarınızla canlarınızla Allah yolunda muharebe edin! Eğer bilirseniz, bu sizin için pek hayırlıdır" âyet-i kerimesi gelince, şecaat ve kahramanlık damarı kabarıp;
-Rabbim beni gerek gençliğimizde, gerekse ihtiyarlığımda kâfirler ile harbe ve cihada davet ediyor. Çabuk beni harp için techiz ediniz ve yolculuk için lâzım olacak şeyleri hazırlayınız. Harbe gideyim, dedi.
"Şimdi sıra bizdedir!"
Oğulları da;
-Ey Babacığım! Resûlullah ile birlikte, O âhirete göç edinceye kadar cihadda bulundun. Sonra da Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer zamanlarında harblere katıldın. Şimdi harb etmek sırası bizimdir. Sen otur, biz gidelim, dediler ise de, Hz. Ebû Talha;
-Hayır, hayır! Ben gideceğim, diyerek evvelki sözünden vazgeçmedi.
Bir deniz harbi için hazırlanan orduya katıldı, fakat gemiye bindikten ve denize açıldıktan bir müddet sonra vefât etti.
Cesedi bozulmadı!..
Vefâtından sonra yedi gün kara parçası bulunamadığı için defnedilemedi, bu kadar uzun süre dışarıda kalmasına rağmen sanki hayatta imiş gibi mübârek cesedinin bozulmadığı görüldü. Gemi sahile yanaşınca karada bir yere defnedildi.
Ebû Talha el-Ensari'nin naklettiği bir hadis-i şerifte Resulullah efendimiz buyurdu ki: "Melekler, içinde köpek ve resim bulunan eve girmez."