ayaklı Kütüphane İsmail Sâib Sencer
ÖYLE BİR HAFIZASI VARDIR Kİ!..O devirde mühendislik fakültesi dört, tıp fakültesi altı yıl diye bir kural yoktur. Eğer derslerini alır ve imtihanları verebilirseniz bir yılda bile mezun olabilirsiniz. İşte Hocaefendi de bir ara tıbba merak salar, bütün imtihanları verir ama "gel diplomanı al" dediklerinde omzunu silker, "ben fakülteyi merakımdan bitirdim" der, "hekimlik yapacak değilim ya!.."
İsmail Sâib Sencer, Darulfünun'da (İstanbul Üniversitesi) Arap Edebiyatı okutur daha sonra da kürsüyü terk edip Beyazıt Kütüphanesi'nde görev alır, ilim adamlarına yol göstermeye başlar. "Ayaklı Kütüphane"lerimiz; on binlerce cilt eserin konusunu, müellifini, tarihini (ve şaşacaksınız ama içindekileri de) ezbere bilir ilim adamlarına yol gösterirler. Ki İsmail Sâib Sencer Hocaefendi de onlardan biridir işte...
Mübareğin hafızası, müdürlüğünü yaptığı Beyazıt Kütüphanesi'ne bile fark atar, yerli ve yabancı araştırmacılar etrafında pervane olurlar. Hocaefendi, diğer İstanbul kütüphanelerindeki eserlerden de haberdardır. Konularını, baskı tarihlerini, hatta sayfa sayılarını bilir, kaynak arayanlara tabela olmaya bakar.
İsmail Saib Sencer'in 80 civarında kedisi vardır! Niçin derseniz; kitapları farelerden korumak için!.. Çok cüzi maaşının bir kısmıyla kedilere yiyecek alır, bir kısmını da fakirlere verir...
KARDEŞİNİN EVİNE SIĞINMIŞTI!
İbnülemin Mahmut Kemal İnal anlatıyor:
"Hastalandığını ve kardeşinin evine sığındığını işittim. Derhal koştum, zor nefes alıyordu, hafif bir sesle selam verdim. Gözlerini araladı, beni tanıdı. İnşallah sağlığınıza kavuşursunuz, dedim.
"Allahü tealadan afiyet, Resulullah efendimizden şefâat dileyiniz. Bak, Resûl-i Ekrem Efendimiz burada" diyerek karşı duvarı gösterdi. Öyle yürekten bir 'Allah' dedi ki bana ağlama hissi geldi. Gözyaşlarımı saklamak için odadan çıktım. O arada ruhunu teslim etmiş."
1940 senesinin 22 Martında 75 yaşında vefat eden İsmail Sâib Sencer'in cenazesi büyük bir cemaat tarafından Merkez Efendi'nin yanı başına defnedilir...