bana Olan Sevgin Hürmetine Bağışla!

Sesin kimden geldiğini merak ettim ve bir kadının Kâbe'nin örtüsüne tutunup gözyaşı döktüğünü gördüm. Ağzından şu kelimeler dökülüyordu;
"Ey dostlar dostu, sen bilirsin! Ey gönül dostum sen bilirsin! Sana olan sevgimi o kadar gizledim ki, kalbim ve rûhum daralmaya başladı..."
Kadının muhabbet ateşi içinde söylediği bu sözler içimi sızlattı. Sonra kadın kendinden geçti. Biraz sonra kendine gelince, şöyle niyazda bulundu:
"Allahım! Ey tek sâhibim! Ey koruyucum! Bana olan sevgin hürmetine beni bağışla!"
Buna şaşırdım ve kendisine yaklaşarak;
"Allah'ım! Sana olan muhabbetim hürmetine, deseydin olmaz mıydı?" diye sordum. Bana dikkatle baktı ve; "Yaklaş ey Zünnûn! Bilmez misin Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerimde sevdiği bir milletten söz ederken; (Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever) buyurmuştur. Bunun için benim O'na olan sevgim hürmetine demedim. O'nun bana olan sevgisi hürmetine dedim" diye cevap verdi.
"BENİ NASIL TANIDINIZ?"
Ben ona; "Doğru söylediniz. Fakat benim Zünnûn olduğumu nereden bildiniz?" dedim. "Ey Zünnûn! Cebbâr olan Allahü teâlânın mârifetiyle tanıdım" deyince, vilâyet makâmına ulaşmış bir hâtun olduğunu gördüm. Daha sonra bana;
"Ey Zünnûn! Dön arkana bak, ne var?" deyince, arkama baktım, hiçbir şey göremedim, hemen kadına döndüm, kadın kaybolmuştu. Daha sonra onun vefat ettiğini öğrendim..."