İbn-i Ayderûsî
MİNA'DA İKAMET ETTİÖmrü Mekke-i mükerremede geçen İbn-i Ayderûsi, küçük yaşta ilim tahsiline başladı ve Kur'ân-ı kerimi ezberledi. Büyük âlim ve veli bir zât olan babasının sohbetlerinde bulundu. Uzun müddet Minâ'da ikâmet etti. Zamânın devlet adamlarıyla görüşüp onlara emr-i bil-mârûf ve nehy-i ani'l-münker vazifesinde bulundu. Gerek devlet adamları, gerekse diğer insanlardan, saygı ve iltifât gördü. Onun ilim meclislerinde ve sohbetlerinde pekçok âlim ve veli yetişti.
Bir gün bir fakir gelip çok muhtaç olduğunu söyledi. Ayderûsi ona; "Şimdi Mekke şerifine git, o senin ihtiyâcını görür." buyurdu. Fakir, Mekke şerifine gitti. Bir kaside söyleyerek hâlini arz etti. Şerif bunun üzerine yerinden sıçrayıp, fakire elbise ve hediyeler verilmesini emretti.
Ömrünün sonlarına doğru, ileri gelenlerle görüşmez oldu. Kendini ibâdete verdi. Evliyâdan olan amca oğlunun meclisinde bulunmayı çok arzu ederdi. Bunu kendisi şöyle anlatır: "Onun vefâtına kadar dersinde bulundum. Çok duâlarına kavuştum. Duâlarının tesiri hemen görülürdü."
EY EVLİYASINA HEYBET ELBİSESİ GİYDİREN!
Vefâtına yakın yıllarda çâresi bulunamayan bir hastalığa tutuldu. 1655 (H.1066) senesi Zilkâde ayı içindeki bir Cumâ günü, Cumâ namazından sonra Mekke-i mükerremede vefât etti. Ertesi gün babasının kabri yanında defnedildi. Cenâzesinde kalabalık bir cemâat bulundu. Hattâ kalabalık sebebiyle yollar geçilemez hâle geldi. Vefat ederken şunları söyledi:
"Ey evliyâsına heybet elbisesini giydiren! Onlar, izzetinle aziz olmuşlardır. Sen, zikredicilerden önce zikredicisin! Sen, kulların sana yönelmesinden evvel ihsân edicisin. İstiyenlerin istemesinden önce veren cömertsin. Vehhâbsın, çok hibe edicisin. Sonra, bize hibe ettiklerinle sana geliyorum."